Hiç bir insan yoktur ki mutluluğu aramasın, ama hiç kimsede doyurucu bir cevap veremiyor buna. Sorsan ' Mutluluk nedir'? Öylece susar kalır. Sormamış ki hayatında kendine nedir diye mutluluk, başkalarından duyduğu doğrulara mutluluk demiş.  Aşk içinde aynısı geçerli! Aşk nedir diye yüz kişiye sorsak, yüz ayrı cevap alırız. Ne zaman unuttuk biz aşkın tanımlamasını? Mutluluğun tanımlamasını? Nasıl unuttuk? 
Çocuk iken bir parça çikolata ile mutlu olurduk, ne kolaydı bizi mutlu etmek. Ne oldu da şimdi büyüyünce mutluluğu bulamaz olduk? Oysa şimdi daha çok aklımızı çalıştırıyoruz, daha çok bilgiye sahibiz. Yoksa aramasınımı unuttuk? Sorun kendinize bir  ' Mutluluk nedir sizin için'. Para deseniz olmaz, çünkü nice zengin var mutsuzdur. Aşk deseniz, aşk mutlu etseydi, Mecnun ile Leylaya hayran olmazdık.  Aile deseniz, aileyi kendimiz seçmedik.
Mutluluk nedir peki? Elimize almışız bir kitap, bir romandır yazıyoruz. Kimisi imlaları farklı koyuyor kimisi romanına bir isim arama çabasında, kimisi noktaları çok atıyor, kimisi virgüllere takılı kalıyor.
Yaz baba yaz, işin ne! Koca bir ömür, elinde de kalem, önünde kitap, yaz işte! Ne çıkacak ileride okuruz artık.
Mutluluk kendi kitabını kendin yazmandır. Kimse (aile dahil)  bu konuda sana yardımcı olamaz,  kendi hayatını kendin çizeceksin, bunun başka çaresi yoktur!
 
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




Degerli kardesim, ben insanlar mutlu oldukca mutlu oluyorum, saglikli insanlari gordukce, mutlu oluyorum fakat ne derecede, su dunyanin türlü türlü halini gördukce, yürek yanginlari oldukca, imanimiz zedelendikce su kargasada haydi mutlu olalaim, cok guzel konuya degenmissiniz.Yüreginize saglik, ihtiyacimizda vardi...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta