Her gün aynı köprüden geçiyorum
Altından sessiz bir ırmak akıyor
Ne güzel akıyor diyorum babama
Ne olur biraz dursak
Irmağa girsem, ıslatsam her yanımı
Bir rüzgâr esiyor usulca
Yapraklar sallanıyor dallarda
Ben tutmuşum dedemin elinden
Papatya topluyorum annem için
Çiçek oluyor annem
Bu kadar arkadaşım olsun
Parmaklarım kadar
El ele tutuşuruz her zaman
Bu kadar severim hepsini
Dünyalar kadar
Irmak akarken ağır ağır
Çiçekler açarken renk renk
Annem okşarken saçlarımı
Kelebekler konsun avuçlarıma
Dedemin masallarını duyuyorum
Bir gün bizim de kuşlarımız uçar
Gökyüzümüz masmavi olur
Sapantaşlarımızda çiçekler açar
Tank izleri silinir sokaklarımızdan
Evlerimiz güllük gülistanlık olur
Bizden çok uzaklarda
Suçsuz, günahsız çocuklar
Bomba sesleriyle uyanıyormuş
Oynarken ya da giderken okula
Kurşunlar geçiyormuş üstlerinden
“Bozgun bir şubat sensin, ekmek ve kan senden”
Çekilince ayak sesleri görünürsün bilindik yerlerden
Bir bulut örtünce bütün bir aydınlığı
Karanlık yanlarınla çıkarsın meydana
Bu kadar yangın nasıl da büyüttü seni
Ey göğsü hançerli duruş
Beni ele verecek ne varsa dünyanın boşluğunda
Tek tek ele verdim içimde ne kadar susmak varsa
Yarış kazanıldıysa ne var, dünya rengini biraz daha kaybederken
Dünya yer değiştiriyorsa çocuklar annesiz, coğrafya kurak
Bir anlamı yok çiçekler ölülere örtü oluyorsa
Heyhat! Geçiyor kara bir tren içimden sorgusuz sualsiz
Çok gürültülü bir yerken üstümde dönen dünya
Canım bir kalbe saklanmayı istiyor
Devlet kapısında bekleyen bir ruhu
Canım usulca alıp kalabalıkların kalbine bırakmayı istiyor
Kısa uykulardan uyandım rüyalarım uzamasın diye
Artık kendim için istiyorum hayatın kendisini
Sokaklarını, evlerini, şehrin el değmemiş yerlerini
Ne derlerse adına kabulümdür kalbimin hizasında
Kalbimin hizasından çıkıyorum hayata
Artık kendim için istiyorum dağların gölgesini
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!