Tarih akar gider
Zaman beklemez yüreklerin buluşmasını
Sevdaların akışı gibi
Tarih, buluşmasına izin vermediği sevdaları
Geçmişten geleceğe taşır
Güzel ve erişilmez aşklar için örnek gösterir
Yüreğin şafaklara aktığında
Kutup yıldızına bırakmanı isterim
Orada uzaklarda seni seyreden sevdam olacak
Seninle şafak vaktinde buluştuğumda
Denizdeki fırtınalara rağmen
Yakamozların dansına tutuşmak isterdim
Eylül karanlığı sarmaladı bütün yaşamı
Gece küsmüştü sokak ışıklarına
Umutsuzluk yayıyordu tank paletleri
Yüreğimizde silinmesini istedikleri sevdalara savaş açılmıştı
Bitirmek istenmişlerdi düşlerimizi
Kalkmamak için prangalar vurulmuştu ayaklara
Kış gecelerinin ayazında
Soğuklar sarmaladığında ağacın yüreğini
Yaprakları dökümleye başladı
Ormanın derinliklerinde
Kendisini yalnızlara bıraktı
Uğradım ağaca, küsmüştü bana
Gecenin alaca karanlığında
Gökyüzünün berraklığına baktım
En yakını 20 ışık yılı uzaklıkta olan
Yıldızların parıltısını hissettiğim yüreğimde.
Elimi uzattım..
Bıraktım uzayın derinliklerine
Umutlarım seninle dansa tutuştu
Yüreğim seninle güldü
Gözlerim senin sevdana ağladı
Sevdan yoldaşım oldu
Umutlarımız yeniden yeşersin diye
Gözlerindeki gülüşlerle sessizce buluştum
Akşam olmuştu gökyüzünde umutlar yükselirken
Zaman aktığında sonsuzluğa
Sevdalar süslerken yüreği
Rüzgâr gibi aktı hüzün türküsü
Bir yıldıza aktım sonsuzluk diye
Buluşmak istedim yürek dolusu sevdaya
“Yapraklar döküldüğünde ağaçtan, sararmış yaprak rengindeki gözlerine bakmayı özledim. Seninle yürüdüğüm patikayı düşledim sabahın serinliğinde, yüreğim tutulduğundan beri sana, Irmağa bırakırım her gece sevdamı, bilinmeyen bir zaman dilinde sen yakalayasın yanındaki ırmakta, çok kez bekledi sevdam ırmak kenarında, soğuklara aldırmadan saatler
ce baktı, görmedin onu, yanında akıp gittiğinde küçük patika yolunda, kendisini yeniden bıraktı ırmağa ve gitti okyanuslara.
Sonra özlemle yeniden dalgalara göğüs gererek geldi, yakınındaki ırmağa, gece karanlığında şehir küsmüştü ışıklara, bir senin ışığı vardı uzaktan bakan ve üşüyen yüreğimi ısıttı, ama yine yüzünü çevirip gözlerinle bakmadın bana. Ben kendi şehrimin patikasına döndüm ve kendi ırmağıma ağladım. Gülmek istemiştim sana olmadı, ama küçük balıkların dansa tutuşan ırmağım sevdamı yıkayıp uzattı bana. Sonra yere dökülen sararmış yapraklar bir oldular, sarmaladılar sevdayla üşüyen yüreğimi. Geldim evime ve umutla baktım ay ışığına sonra sessizce içimdeki fırtınayla daldım düşlerime.” M.PEKÖZ
GÜNEŞİN ATEŞİNE BIRAKTIM
“Şafak vaktinde tan ağardığında sevdan süslediğinde yüreğimi, güneşin ateşine bıraktım kendimi. Güneş gökyüzünü kapladığında sevdamın ateşi yayıldı yeryüzüne, kızgın ateşine rağmen gözler buluştuğunda okşadım saçlarını ve her telinde güneşteki sevda sıcaklığımın yansımasını buldum.
Yüzünü döndüğünde güneşe, bıraktığım sevdamı içine. Yüreğimizin buluşmasını düşlediğinde gözlerini kapatıp kendini bıraktın güneşin sevdasına ve buluştuk orda kızgın güneş ateşinde. Sonra yaşama dair hiçbir şeyi sorgulamadan özgürce akan sevdamızla kenetlendi ellerimiz, tutuştu bedenlerimiz.
Güneşi geriden bırakarak ayrıldık ve daldık tüm zamanların sevdasına. Yüreğimizin sevdası yayıldı bilinmeyen zamanların içinde. Bir başka gezegende, hüzünlerin olmadığı, umutların yeşerdiği bir yerde tutuştuk sevişmelerin dansına, çıkarsız bir sevdayla aktık birbirimize.
Gözlerimiz kenetlenip bakışların içime aktığında, kirpiklerinin her telinde sevdamızı okudum. Sevdanın şafağı söktüğü zaman, arkamıza dönüp bakmadan birlikte daldık aşkın bilinmeyen yolculuğuna.”
Dün bütün gün Paris’teydim.
Yoğun bir yağmurun altında doyasıya dolaştım.
Sinemeye gidecektim vazgeçtim
Yalnızlara oynadım.
Kendimi soyutladım Paris’in gizemli havasından,
Bir anda seninle karşılaştım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!