Kızıl şafak aydınlığı beni sarar güzelliğinle,
Dağlarımda mor bahar çiçekleri açmış,
Sıla özlemi bitmez yüreğimde,
Ey yâr! Dumanlı dağlarımda güneş açmış.
Zülüflerin düşmüş ay yüzüne,
Bilirim, acılarla doluydu hayatın.
Sanki o kısa ömrüne bir asır sığdırdın.
Seni bir tek ben anlardım.
Seninle hem acı, hem tatlı anılar paylaştım.
Paran olduğu zaman Bafra sigarası içerdin.
Türküler, ağıtlar yakılır sana.
Kim bilir kaç kişi,
Can verdi suyunda.
Ne olur bu kadar zalim olma!
Hırçın suların zapt edilmez.
O narin ince boynunu,
Rüzgarla sallar bükersin.
Soğuk mezar taşlarına,
Sıcaklığınla hayat verirsin.
Kimsesiz, yalnız yığınlar.
Nazlı gelin gibisin,
Çok zarif ve incesin.
Tüm çiçekler içinde,
Sen bir tanesin.
İncinmeye gelemezsin,
Gençliğimin ilkbaharı sendin.
Farkında olmadan kalbime girdin.
İlk defa senin için yemeden, içmeden kesildim.
Keşke sana olan aşkımı bir bilseydin.
Yıllar su gibi akıp ömrümüzden gitti.
Ömrümün tesellisi şarkılarda kaldı,
Hicran yarası bu yüreğimi sızlattı,
İster gönül yarası de ister aşk yarası,
Ağlarım bahtıma, dinmez bu sızı.
Kapıldım rüzgârına savrulur giderim,
Kalakaldım karanlığın ortasında.
Çırpınıyorum, feryadımı duyan yok.
Hangi tarafa dönsem zifiri karanlık.
Kayboldum kendimden.
Ne bir ışık, ne bir ses var.
Arkamda bir soranım bile yok.
Dereden bir avuç su aldım,
Ay düştü suya, sen sandım,
Elimi suya uzattım,
Ay yüzün çıktı karşıma.
Uzandım ipek saçlarına,
O gül endam boyuna,
Çiçekli mor fistan yakışır,
O ipek kumral saçlarına,
Kırmızı güller yakışır.
Haydi naz etme bana!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!