Sarıl bana çöller yağmurla tanışsın
Sarıl bana gönül aşka alışsın
Sarıl bana ki ben ruhuma katmışım seni
Sarıl bana sen yakınlaş, dileyen
Her şey yabancılaşsın
Gördüm en güzel sanatı kadın parmaklarında
Renkler birbirini kıskanırcasına dans ediyordu
Bir sihir vardı büyülü hassas dokunuşlarında
Tuvalinde can bulmuş bir Anka yükseliyordu
Gördüm en güzel sanatı kadın parmaklarında
Bir meltem vaktidir şehrin de bahar
Sorsan özlemiştir güneşi dalda tomurcuk
Söyle bana senin kadar güzel şehrin de ne var?
Ey... Teni ipek, elleri küçük, gözleri boncuk
Yalnızlığımı koluma taktım giderim
Varın'dan yoğundan bıktım giderim
Zaten bir anlam veremedim gelişime
Hasretin hududuna çıktım giderim
Papatya aranır mı hiç taş altında
Yine de kaldırdılar bak akrep çıktı
Eksiğimiz söylendi yar nazarında
Dört yıl okunmamış bir mektep çıktı.
Düzü bitti mi ömrün geldik bayıra
Bu dağlarda güneş bulutları alnından öper de yatar
İnsanlar gün doğumuyla başlar bu şehirde yaşamaya
Yaşayanlar ölür de bir gün, ölenler yaşamaya başlar
Gençlik koşmaya koyulur ihtiyarlık soluklanmaya
Bir hüzün çöker geceyle, hüzün göğüs kafesini daraltır
Varıp çöllere de yağmak için ıslanıp durduk
Bir yalan hayat yaşamak için uslanıp durduk
Geçtik nice zorluklardan tüm haddeleri aşarak
Bir gün yine parlamak için paslanıp durduk
Çık gel bir gün gel, Ümit Yaşar
Bir rakı masasında dertleşip ağlaşalım
Sen neresi dersen oraya çağır Turgut Uyar
Dilersen o büyük saatin altında buluşalım
Hangi meyhanedeysen yaz hadi Orhan Veli
Meyhanelerde suskun
Bir kaç kadehsin
Kuytularında hep bana
Sesleneceksin...
Seni düşünüyorum
Bir ak bulut dağılıyor mavi göğüme
Kırlarda bir hayal koşuyor kokuna aşık
Bir sis kalkıyor ruhumdan öteye doğru
Utangaç arzular içimde karmakarışık




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!