Ufki görünce değil seni, günün kesik koridor içinde dik düşününce ve çiy
Zinle bütün önlemlerin kırıldığı, içine büyük servilerin serpildiği koroda,
Astronominin önemsiz, gök biliminin giderek değerlendiği gün belirsiz
Yoğ hep erinç kuşağı gösterdiğinden, bitişiğimde sezip gittiğim tin bu
Zeytinsi gezegenin yeryüzünden sessizce yükseleyazarken
İlzer vardiyasından yeni uyanmış gözleriyle
Tek bir şeyi düşünürken
Makyaj yapmamış dişleriyle
Ve öksürmekte ısrarcı boğazı
Uyandım, o da uyandı
Gözlerimi kapattığımda gözüken halkalar var
Her biri mavi renkte ve içlerinden çıkan ilahiler
Lacivert'in yok oluşu gerçekleşiyor içeriden o büyük kürenin
Taşlar geçen her an daha da uzaklaşıyor ardından senin
Kanatsız perilerin gerçek sayıldığı doğu kesimden kurtulup uçmak istercesine
İpek yolunu kullanmadan ileriye, doğman için güneşin veda ettiği yerde
Öyle bir hava ki etrafımdaki, rengi
Tamamen siyahmışçasına ama ressam
Boya kullanmamışçasına, karanlık
Hiç susmamışçasına sessiz bir çığlık
gibi
Dişlerim yok, dilim yok, bu yüzden konuşamıyorum
Burnuma hücum eden yıkımın kokusunu hissedebiliyorum
Ama aynı zamanda ne zaman nefes alsam nefes almanı istiyorum
Aslında neden, bilmiyorum
Sen, İskender'in gümüşü
Pencerelerden bana yakını açık
Güneş giriyor
Kapalı olanın yanında arkadaş
Güneş giriyor yine
Cesur olmayan maceracı
Güneşin burnuna değdiği anı düşlüyorum
Her ne olmuşsa eski yıllarda, sen ben daha çok küçük,
Belki çok çok daha küçük, avcunun içi kadar
Belki bundan da küçük, belki yalnızca sözlerim kadar
İki çocuğun ettiği su savaşı kavgası getiriyor barış askerlerini
Onlardan küçüğü yere şiddetle vuruyor, elindeki ahşap tanrı mızrağı tuğlayı deliyor
Katil yanıma gelip ağzını açtı
Diğerlerini çağırdı, etrafıma toplandılar
Her ne kadar sakin kalmaya çalışsam da
En dehşete düşmüş anımdayken öldüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!