Gölgesi kaldırımlarla yıkanmış
Bir ağaç yavaş yavaş
Kuşlarını sayan her sabah
Uyanır uyanmaz
Şehrin ortasında böğrü alınmış
Ellerim unutmaz seni Laila, kalbim unutsa
Bir edalı kadın bu şehirden ne zaman gitse
Beşlikler düşer sensizliğime gece vezniyle
Kökü bende unutulmuş hayıfların hüznüyle
Ellerim unutmaz seni Laila, kalbim unutsa
Ah güzel Matruşka
Çatma yüzünü
Belki farkında değilsin ama
Bihaber değilim ben aşka
Ama sen kaç kişisin ve
Söyle, hangindir asan yüzünü
Şimdi sen gittim diyorsun ya, hadi elveda.
Ki ben de inandım çünkü hazırdım dünden
Şu yeşil senin değil miydi göveren taftada
Winston sigaraları içtiğin dört bir tarafta
Su getirişini unutmak ne demek mutfakta
Asfalt değil, çizgiler değil geriye akıp gidenler
Otobüsün camından, hızla giderken ileriye
Gözlerin zihnine giren her kare gördüklerimiz
Bir daha aynısı olmayacak görünmekteler
Doğa’nın tuvali üzerine insan eliyle yapılmışlarla
Küreği tutan var ya şu hevesle
Üstüme en önce atan toprağı
En küçük kardeşimdi dünyada
Öyle aşikâr ki gitmemi istediği
Bir manidar bakışla kalabalıkta
Su sızdıran bir testi nasılsa
Yavaş ürkek çekingen
Çiğnenmiş ezik sözcükler dilinde
Masif gürgenden oklara batırılmış
Yüreğin rahminde yangınlı
Şimdi sen Ankara’dasın,
Adı unutulmuş bir durakta
Belki Macunköy, belki Mamak’ta
Mosmor eden bir yalnızlıkla
Evveliyatını toplamış evvelinden
Kadere giden bir otobüs beklemektesin
Sen de gideceksin
Fani hayatı
Bir gün bırakarak
Üşümeyi bilmeden
Kim bilir kaç yılda
Bahçenin bittiği yerde – kar damlı kış kokusu- sıknefesim
Çiçekler, dallar, yapraklar kurumaya gitmek için toparlanmakta
Bir kadın silmekte durmadan camını tertemiz gökyüzünün
Tepeler emzirirken meme başları gibi çocuk bulutları
Yoksul bir bozkır otunun üstüne ağlarmış gece
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!