İsyanın zamanı gelmişse eğer
Artık duvarları yıkma vaktidir
Her sabra selamet olmazmış meğer
Kapıyı çarpıp da çıkma vaktidir
Hainliğin sökemezsin kirini
Mazide ne varsa her şeyi sildim
Seni o deftere yazmam bir daha
Sevgi de, emek de hataymış, bildim
Ben kendi kuyumu kazmam bir daha
Sonunda çözüldü bu zor bilmece
Merhaba anne.
Yine ben geldim.
Biliyorum uzun konuşuyorum biraz ama, çok uzun yaşar mıyım bilmiyorum anne.
O yüzden, ne olur beni dinle.
Kırgın zamanlardan geçiyorum anne.
Âhım vurmamışken ölsem de olur
Aheste aheste çıkar nasılsa
Bedenim toprakta çürür kaybolur
Mazimiz seni de yıkar nasılsa
Sanma ki bu devran böyle dönecek
Yakın bir zamanda yaşlar gözünden
Düşer amma neden sonra anlarsın
Yüreğin, talihe aşkın yüzünden
Küser amma neden sonra anlarsın
Kader, yıllarını çalar elinden
Çektiğim azabı dilime değil
Bana ah çektiren yaraya sorun
Döktüğüm yaşları gözüme değil
Yarama sardığım sargıya sorun
Esasen karamsar değilim inan
Temmuz'un on üçü, dünyaya geldim
Yirmi bir senedir bir gün yılmadım
Binlerce zorlukla bu güne geldim
Bu doğum günümü sensiz kutladım
Değerli dostlarım halimi sordu
Bütün dostlar açığımı buldular
Yaramı sarmaya bez bulamadım
Ceylan gözlerini sorup durdular
Seni anlatacak söz bulamadım
Göklerde gezerdim yere eğildim
Ölümün ismine sevda demişim
Adını yazmışım taşlara Ceren
Korkmuşum, hiçbir şey söylememişim
Yanmışım o hilal kaşlara Ceren
Belki bu ıstırap yolun başıdır
Bırak deli Haydar-bırak be gardaş
Kafayı bozmaya değmez bu dünya
İster hızlı dönsün isterse yavaş
Sen seni üzmeye değmez bu dünya... (Abdurrahim Karakoç)
___




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!