Mumyalı Yıldızın Ardından

Firavun emriyle taşındı tütsülü tabutlu başım
Kızgın kumların üstünde sırtımın incir gibi açıldığı
Medeniyet denen o yerde
bıçağı kınında, kını karanlıkta bıraktılar
Uzun uzadıya anlatılan destanın
İnsan zihnine kezzaplı şurup diye içirdikleri kimsesiz satırları okudular
Okudular yorulmak bilmeyen inatçı fareler gibi hem okuyup hem ısırdılar
Tükürükleri salyaları kepçe kepçe dağıttılar
Kurdun huyu değişti kuzunun adı değişti
Bir topal sinek isyana girişti
Denizler yarıldı dağlar dağıldı
Şimşeğin ışığında yüzünü gören firavun
Yarasa sütüyle beslenen al cüceleriyle
Saldırdılar göğü delen saklı sandığın kilidine
Açamadılar kırallarını çağırdılar
Marut geldi elini soktu eli yandı
Harut geldi dilini soktu dili yandı
Çaresiz kaldılar
Delemediler ama delirdiler
Büyücülerin asalarıyla direndiler
Nemrut telaşıyla bir bir taşları deldiler
Firavun torunları yılanların üstüne bindi
Binlerce papirüsü akreplere bağladılar
Samiri'nin elleriyle buzağı yapıldı
Musa'nın emriyle kudret helvası karıldı
Soğan ve sarımsağı yanlarına aldılar
Nehirler geçildi dağlar aşıldı
Şahin kanadıyla keşfe çıkıldı
Haramilerin sofrasına uğradılar
Kızıl kumların içinde gömülü kaburgamı çıkardılar
Kaburgamın kemiğinde yazılı mührü
Görünce şaşırdılar
Azılı karıncalar gibi dünyanın dört bir yanına dağıldılar
Azgın kumlari yemeye çalıştılar
Kadim çağlarda yerle bir oldu medeniyet
Bütün felaketler keçinin kuyruğuyla başladı
Bir yaprak düştü engin denizlerin ardına
Binlerce yıl geçti söndü ateş
Yıldızın mumyası çözüldü
Nurunu tamamladı ilahi adalet.