Kimin bu gözler
Nedir beni böyle ziyan eden acı
Hangi kapıyı hangi duvarı anlatayım size
Bu cesedin içinde çırpınan ruhu
Bu aciz iki büklüm adamı
Artık tanıyamaz oldum
Terkedilmiş bir kentin
Hüznünü taşıyor ruhum
Herkes ihtiyacı olanı aldı
Ve gitti
Kimi açtı
Uzun zamandır hep aynı
Düşüyor-düşüyor-düşüyorum
Bu boş gözlerle bakan
Bu sancılı ruh
Aynada gördüğüm yüz
Yüzüm hep solgun
Saçlarım dağınık
Ve evet çok param olmasına rağmen
hâlâ yırtık yeşil Parkamlayım.
Sanırım bu hayattan mahcup ayrılacağım.
Dışarıda herkes çığlık çığlığa
Bir ben duymadım
Kan ile yoğrulmuş ekmeğe
Bir ben doymadım
Bunca yalan,hile arasında
Bağışla merakımı
son zamanlarda ne söylediğimi bilmez oldum
İçtiğim zehir kustuğum acı
Biraz ahmakça gelebilir sana
Belki haklısın da “ama”
Ruhumun cehennemde attığı adımlar
Acıyı taşıdı dünyanıza
Vebasıdır varoluşumun
Aslında bir Tanrı yanılgısıdır bu
Ve ne yazık yeniden yeşerebilmek adına
Geç mi kaldım sana
Vaktinden erken miydi yoksa
Santim santim ezberledim yüz hatlarını
Duydum
Terinin kokusunu bile kıskanmış papatyalar
Her gün biraz daha
Bir parça daha
Çürüyorum
Eksiliyorum
Her gün üç kuruş için
Güneş,penceremden usulca içeriye süzülmeye başlamıştı. Gözlerimi açtığımda yanıbaşımda duran baba yadigarı emektar masa büyük bir hiçliğe tanıktı. Günden güne tükenişimin hikayesine ettiği şahitliği,onu daha bir eskitmişti sanki. İzmaritlerle,bira şişeleriyle doluydu. O da benim gibi geceden kalmaydı anlayacağınız. Uçlarından yakılmış şiirlerim,tavanda salkım salkım gecenin hüznü. Ellerim kan içinde ve başım çatlamak üzereydi. Sanırım cahilce ve başarısız bir intihar denemesi geçmişti yine başımdan. Ah! Hiçbir şey hatırlayamıyorum,dünden ve daha öncesinden. Geçmiş silinip kaybolmuş ve ben yalnızca bu geçmişin bir sahnesinde kalmışım gibi.
Yaşantımın ıslak bir köpek kokusuna benzeyen iğrençliği,eskicinin bile almayacağı yıllanmış gömleğim,parkam,kamuflajım. Ne kadar da acınası bir hale geldim öyle değil mi?




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!