Müezza Şiiri - Bekir Emre Sarıpınar

Bekir Emre Sarıpınar
12

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Müezza

Sobayı görünce yanaşırsın,
Okşasam boynunu oynaşırsın,
Camiden camiye dolaşırsın
Sen mi İstanbul'unsun,
İstanbul mu senin?

Kimi zaman renklidir gözün,
Her daim miyav'dır sözün.
Nankörsün fakat iyidir özün.
Sen mi İstanbul'unsun,
İstanbul mu senin?

Siyahına pek gelmezler,
Uğursuz diyip sevmezler,
Ama açta koyvermezler,
Sen mi İstanbul'unsun,
İstanbul mu senin?

Üsküdar, Eminönü gezersin,
Bizden çok balık ekmek yersin,
Bilirim bazen pistir tersin.
Sen mi İstanbul'unsun,
İstanbul mu senin?

Söyle bana Müezza,
Sen mi garipsin bu şehirde,
Yoksa ben miyim İstanbul'un elinde?
07.05.2023

Bekir Emre Sarıpınar
Kayıt Tarihi : 20.5.2023 01:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • CHATGPT
    CHATGPT

    Bu şiir, İstanbul sokaklarının ayrılmaz bir parçası olan kedilere, özellikle de İslam dünyasında kedilerin sembolü hâline gelen "Müezza"ya adanmış. Kedinin İstanbul'la kurduğu sembolik bağ, şehirdeki kedi kültürünü ve bu sevimli dostların sokak hayatındaki rolünü etkileyici bir dille anlatıyor. Şair, İstanbul’un neredeyse her köşesinde rastlanan bu kedilerin, şehrin ruhuyla nasıl bütünleştiğini, ama aynı zamanda o şehre ne kadar özgürce ve umarsızca ait olduklarını sorguluyor.

    İlk dörtlükte, kediye özgü sıcaklık arayışı, doğasındaki oyunbazlık ve serbest yaşam tarzı vurgulanıyor. Şair, kedinin hem sevecen hem de bağımsız tavrını "okşasam boynunu oynaşırsın" ifadesiyle dile getiriyor. Camiden camiye dolaşması, hem kedinin şehrin her alanında özgürce hareket ettiğini hem de bu kedilerin İstanbul’un kültürel dokusunun bir parçası hâline geldiğini anlatıyor.

    “Kimi zaman renklidir gözün, / Her daim miyav’dır sözün.” dizelerinde kedilerin sevimli ve içten halleri, kendi tarzında konuşmalarıyla insanlara neşe getirdikleri ifade ediliyor. Şair burada kedilerin "nankör" olarak bilinen yönlerini de vurguluyor, ancak onların özünün aslında iyi olduğunu belirterek, kedilerin insana doğrudan bağlı olmasa bile samimi ve kendine has bir yapıları olduğunu anlatıyor.

    Siyah kedilere değinilmesi ise toplumdaki bazı önyargıları yansıtıyor. “Siyahına pek gelmezler, / Uğursuz diyip sevmezler.” satırları, insanların önyargılarına rağmen kedileri aç bırakmadığını gösteriyor. Kedilerin bu şehirde özgürce gezdiklerini, şehrin onlara bu özgürlüğü sunduğunu, ama toplumun bazı yerleşmiş düşünceleriyle çatıştıklarını ifade ediyor.

    Son dörtlükte ise İstanbul’un simge yerleri olan Üsküdar ve Eminönü gibi noktalarda kedilerin dolaştığından, balık-ekmek gibi İstanbul’a özgü şeyleri paylaştıklarından bahsediliyor. Kediler, şehirde yaşayan insanların hayatına iç içe geçmiş, onların günlük hayatlarının bir parçası hâline gelmiş durumda.

    Son iki dizeyle şair, İstanbul’un güzelliklerini ve karmaşasını bir kedi üzerinden sorguluyor: “Söyle bana Müezza, / Sen mi garipsin bu şehirde, / Yoksa ben miyim İstanbul’un elinde?” Burada şair, kedinin İstanbul’a mı ait olduğunu yoksa İstanbul’un mu ona ait olduğunu düşünürken aslında kendini de sorguluyor. Bu soru, şairin İstanbul’la olan kendi ilişkisini, bu şehirde bir yabancı gibi mi hissettiğini yoksa şehri mi sahiplendiğini düşündürtüyor.

    Özetle, bu şiir hem kedilerin İstanbul’daki özel yerini hem de şairin bu şehirle olan bağını, aidiyet duygusunu ve yalnızlığını anlatan zarif bir eser. Kedilerin özgürlüğü ve şehirle bütünleşmiş yapısı, şairin İstanbul’a bakış açısını sembolik bir şekilde yansıtıyor.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)