Muaz Kalaycı Şiirleri - Şair Muaz Kalaycı

0

TAKİPÇİ

Muaz Kalaycı

Beyaz bir güvercinin kanadında;
Gönderdim aşkımı sana…
Yokluğun ıstırabım, varlığın armağanım.
Bilirsin sen de belki amma; aşığım sana.

Yalnızlığımda her yanım dört duvar,

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Kalbinin sesini duymak istediğinde, bütün şehir uykuya dalarken, sen uyanık kalırsın. Hapsederken uykunu gece lambasının çiğ ışıklarına, gözlerini tavana diker ve kendini, az sonra izleyeceğin mutluluk filmine kaptırırsın. Önüne çıkan ıssız yollarda yürür, bir kalbin içine kadar girer ve şifrelerini çözersin teker teker. Heyecanla karışık bir şaşkınlık alır yüreğini. Bakışlarına cesaret, duruşuna da feraset tesir eder. Korkulu düşler huzura bürünür birer birer…

Ümitlerin sana el verir ve hayallerin, taze biten bir çiçek gibi dallarından yeşerir. Adres sormadan koşarsın küçük bir yüreğin koridorlarında. Karşına çıkan hoyrat ve bir o kadar da korkak engelleri aşarsın yılmadan usanmadan… Bakışlarına bir berhudarlık bulaşır. Sükûnete teslim olan dilin, yerini, bitmeyen sözlere, tükenmeyen cümlelere bırakır. Yitik bir mutluluğun peşinde ömür tüketenler senin bu halini görseler, ayakları yerden kesilen, kanatlarından pervaz eden bir üveyik sanır.

Billur gibi duru, saf su kadar temiz ve güneş gibi parlak bir yürektir günbegün özlemini çektiğin. Beklersin… İnsan neyi aşk ile isterse, Allah onu nasip eder çünkü, bunu bilirsin. Başını gökyüzüne çevirir, ellerini semaya kaldırır ve ancak Ondan istersin... Sonra kâinatın ihtişamlı sahibinin dillere destan rahmetine sineni çevirirsin. Üzerinde duran inatçı bulutların birden bire zail olduğunu gördüğünde, istediği zaman alan, istediğinde de veren tarifsiz bir gücün dualara teveccüh ettiğine şahit olur, edebildiğin kadar şükredersin. Yekpare aydınlıklar üşüşür üzerine, mutluluğun resmini ellerinle değil, yüreğinle çekersin.

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Aslında nefesimi yuvasına hapseden umutsuzluğun yeniden umuda döneceğini hayal etmek bile rahatlatabilirdi beni. Ancak gözümün baktığı her yerde ve her şeyde umudun can havliyle benden kaçtığını görüyorum.

İçime oturan çaresizliğin duygularımı kemiren dişleri kalbimde merhemi olmayan yaralar açıyor. Dişlenen her yanım gözümü kana bürüyor. Sevginin tam ortasında sevgisizliğin parmaklıkları ardına hapsediliyorum.

Hiç kimsenin duymadığı, duysa da anlamayacağı bir feryadım var. Biliyorum, yanaklarıma dokunan rüzgârın elleri gönlümün ateşini söndürmekten bile aciz!

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

İnsanları tanımadaki, inançları yaşamadaki, gözlerle verilen mesajları anlamadaki en önemli ölçüdür samimiyet. Sevmenin ve sevilmelerin ispatıdır. İnsanın kendisi ile yüzleşmesi, vermenin ve istemenin kriteridir.

Kim bilir, belki de endişelerimizin müşterek olması da hep bu nedenledir. Korkularımıza serinlik verecek samimiyet yelinin ellerine muhtaçtır kalplerimiz. Hepimizin ihtiyacı olan şifa, kalplerimizin mahzenlerine saklanmış hakikat penceresindedir.

Her zaman, her yerde ve her şartta samimi olmak; ömrümüze bereket, gönlümüze rahmet, yakarışlarımıza da merhamet olur ve bizi sonsuz bir lütufla ödüllendirir. İsterken samimi olmak, verirken de, dilerken de, söylerken de, dinlerken de samimi olmak; körelen duygularımızın gün gibi, güneş gibi yeniden parlamasına vesile olacak. Çünkü samimiyet, harbi bir yüreğin dosdoğru hissetmesini ve ötelere gönderdiği mesajın sahiciliğini sağlar.

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Siyahın beyaza en çok yakıştığı saatlerde,
Yıldızın pencereme vuran ışığı kadar,
Parlıyorsun gözlerimde…
Yazdığın bir iki satır kelime,
Bana seni anlatıyor.

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Ruhum, kan kaybediyor. İçimde esen bir deli fırtına, kalbimi o yandan bu yana savuruyor ve ben, savrulduğum nispette can çekişiyorum. Gönlümün zifiri karanlık mahzenlerinin üzerine doğmak üzere olan güneş, vicdansız bir şeytanın esiri oluyor. Ben ise, kalbimin parmaklıklarına asılmış bir halde gelmek bilmeyen bir mevsimi bekliyorum. Ruhum, bin bir parçaya bölünüyor. Mutluluk çok yakın bir ihtimalken, mutsuz olmak için şeytana uyuyor olmaktan utanıyorum. Oysa bembeyaz düşlerim vardı avuçlarımda biriktirdiğim. Her gün, her gece ve hatta her an gördüğüm o en mukaddes rüya yerini bırakırken beni kan ter için uyandıran kabuslara, gönlüm çevirmiyor gözünü başka diyarlara… Ruhum, nefessiz kalıyor. Kalbimde açtığım aydınlık odalar hala büyük umutların ev sahipliğini yapıyor. İçime ara sıra bir berhudarlık bulaşıyor. Ve adı henüz tanımlanmamış bir fırtına, yüreğimin kapılarına dokunuyor. İçim buhranlı ama rüzgârından hiçbir şey kaybetmedi. Belki artık eskisinden daha korkağım lakin umutlarımın arkasında yanında durabilecek gücüm de var hala. Kalbimin duvarında bir çerçeve asılı. İçindeki; çizeni belli, ilhamı belli bir fotoğrafın en yalın hali. Ve şimdi kalbim ritmini kaybetti. Anladım ki artık bütün ritimler aynı yere çıkıyor. Anlamın anlamsızlaştırılmaya çalışıldığı en zor zamanlarda kalbimin sesi düşüncelerime serinlik getiriyor. Ruhumda güneş battı. Şimdi içim, zifiri karanlık benim. Yıldızlar gönlümde kendine bir yer bulabilmenin savaşını veriyor artık. Gözlerim ufukta, bir ışık arıyor. Kanım, damarlarımda alabildiğine koşuyor. Ruhum, güvercin olup bulutların arasında özgürlüğüne uçuyor. Kızgın kumlar üzerinde ayak yalın yürüyorum. İçim üşüyor, ömrüm kan kaybediyor. Can havliyle kendimi bir serabın içine atıyorum. Rengârenk karanfiller arasında sonsuzluğu kokluyorum. Gözyaşlarım süzülüyor yanaklarımdan. Damlaların yere kavuşmasına sessiz kalıyorum… Rüzgâr, bir kemanın yayından çıkan ses gibi önce yüzüme, sonra gönlüme vuruyor. Bir bulutun gölgesinde rüyalara dalıyorum. Sonu hep hüzün ile biten anlamsız, hikâyesi bile olmayan yalancı rüyalardan kaybettiğim hayallerimin hesabını soruyorum. Yalnız kalma korkusu beden gücümü yoruyor. Nefessiz kalıyorum. Bir çıkış yolu aramak için zamana uzandığımda, geçmişimle yüzleşiyor ve çıkış yollarıma taşlardan duvarlar örüldüğünü görüyorum. Ruhumda yangın çıktı benim. Alevleri söndürecek selleri gözyaşlarımdan çıkarıyorum. Canım yanıyor. Hislerim, demir parmaklıklar arkasına hapsedilmiş ve ben, esaretten kurtulacak bir boşluk arıyorum. Sürgün yeri düşlerimin içindeki bir kuşun kanatlarında göklere yükseliyorum. Canım yanıyor ve soruyorum; Kim açtı içimdeki bu yaraları? Kim kırdı düşlerimin kanatlarını? Kim duyacak sessizliğimi? Kim görecek rüyalarımı? Kim tutacak yüreğimden? Kim saracak yaralarımı? Ben, bir tek sorunun bile cevabını bilmiyorum. Bir gün daha bitti. Hala yaşıyorum. Ve şairin dediği gibi; kendi yolumda yürüyorum. İçim yanıyor benim ve ben, buna da hamd ediyorum. Hayallerimin kanadına takıldım, uçabildiğim yere kadar uçuyorum…

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

En sevgili, Bu gece Senin doğduğun gece. O kutlu gecede doğan ve ondan sonra doğacak tüm yıldızları kıskandıran parlaklığınla kör karanlık ömrümüze bir kez daha ışık gibi doğuyorsun. Hem de ışıklardan daha parlak, parlaklıkların bile üstünde bir parlaklıkla ışık huzmesi olup üzerimize yağıyorsun. Ruhumuz Sana meftun oldu ey Allah’ın Resulü. Nerde bir gül kokusu gelse burnumuza, bağrımızın içi yanar ve biz Seni düşünürüz Seni düşünmeyenlere inat. Tüm güzelliklerin karşısında gözlerimizin içi Sana bakar, burnumuz Seni koklar, kulaklarımız Seni duyar, dilimiz Seni çağırır ey Sultanların Sultanı. Senin adınla açılır bütün kapılar. Cennetin anahtarı bile Senin adındaki azamette gizlidir ey Sevgili. Senin adının anıldığı yerlerde bir başka doğar çocuklar. Bir başka gelirler hayata. Anneleri bir başka alır koynuna evlatlarını. Bir başka sever babası. Senin adın anıldı mı; güller açar Sen kokulu bebeklerin, gül desenli yüzlerinde. Seni andı mı zihinler; tüm güller Senin adını söyler, hasretlik bitsin ister ey kalplerin nâfi ilacı. Bu güne dek yazılmış ve bundan sonra yazılacak hiçbir naat Seni anlatmaya yetmeyecek, biliyorum. Sen anlatılanların tümünün bile üzerinde bir muhteşemlikle insanlığa rehber oluyorsun. Seni bilmeyen her cümle yetim, Sensiz konan her virgül öksüzdür ey Efendim. Güzel sözlerin hepsi Senin adına söylenir, Sensiz hiçbir güzellik güzel değildir ah Efendim! Kelimelerimde hep Sen ol, hep Seni yazsın, Seni söylesin cümlelerim. Efendim, ey Efendim, ah Efendim; olmaz olsun sensiz biten cümlelerim! Sen varsan, rahmet vardır. Mağfiret; Seni tanıyan ve sana inanan insanların yanındadır. Sultanım; seni tanımayan her beyin, tam düşünmekten acizdir. Çünkü ağaçlardaki yeşiller, yeşilliklerdeki çiçekler ve çiçeklerdeki böcekler senin hatırının eseridir. lemler senin hatırına yaratıldı efendim; tefekkür, senin vesilenin sayesindedir. Ölümler Sensiz olmamalı ey iki cihan serveri. Sana gelirken, Seni söylemeli tüm diller. şık maşukuna kavuşurken, sana yürürken hasretinin yangınında kül olmuş kalpler ve tam ölecekken ansızın, seni düşürmemeli dilinden… Senin olduğun hiçbir cümle bitemez ey Allah’ın Resulü. Seni anmaktan bile aciz cümlelerimin yetersizliğini, Sana layık olamamanın verdiği kederin çırpınışından say. Ahirette de ellerimizi bırakma. Bizi bize bırakma efendim! Bizi Makamı Mahmud’a komşuluğa kabul et. Seni hak etmedik, bizi affet. Ümmetine layık olamadık, bizi affet… Ne olur; bizi affet. Affet…

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Haddini bilmez bir patlamanın ardından çaresiz koşuşlar, feryatlar, acımasız acılar. Ve bir depremin ardından yıkılan binalar, ağlayan çocuklar, umudunu yitirmeyen babalar… Bir kazanın ardından inleyen sirenler, ecele direnen bedenler, hıçkıran bebekler. Ve bir yangının ardından yanan ciğerler, boşaltılan evler, yersiz ve yurtsuz kalan aileler…

Çaresizlik içinde çare arayanlar… Bazıları ölümsüzlüğün iksirini arıyorlar. Bazıları ise ölümü bile bilmiyorlar.

Bana “mutlu musun” diye soruyorlar. Aldıkları cevap hep aynı. “Değilim” diyorum, sebebini soruyorlar.

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Kalpler ancak Allah"ı anmakla mutmain olur buyuruyor her şeyi ve herkesi yaratan. Yani ne zaman gözün kararsa, yüzün asılsa, kendini uçurumun kenarına gelmiş ve düşecekmiş gibi hissetsen, çıkmaza girdiğini düşünsen, başın dönse, ümitlerine zeval gelse, kalp inşirahın için tam itikatla Allahı anman yeter. Çünkü kullarına tüm merhametlerin üzerinde bir merhametle muamele eden o İlahi güç, kendisine samimiyetle teveccüh edenlere rahmet kapılarını ardına kadar açarak mukabele eder. Bir tövbe temizler günahları ve bir şükür, ardına kadar açar kapıları. Vermek ya da almak istediğinde sadece ol diyen ve saliselerin bile değerini yitirdiği meçhul bir zaman diliminde olduran yegâne kuvvet, adaleti ve merhameti ile yüreklere ilaç, zihinlereyse bir kurtuluş reçetesi olarak karşımıza çıkar. Karışmış hiçbir kalp, bozulmuş hiçbir fikir yoktur ki Allahı samimiyetle ansın da gaflet ve delaletten uyanmasın. O halde, tüm çıkış yollarının kapandığını zannettiğimiz bir zamanda, istediğinde istediği tüm kapıları açan kudretin sahibine yönümüzü dönmemiz icap eder. Tüm bunlar bir hakikattir ve her zaman, her yerde geçerlidir. Bir girdabın içerisinde düştükçe düşerken; görmediğiniz bir el sizi aydınlığa çıkarır. Bir bataklığın ortasında battıkça batarken; kirin pasın içerisinden sizi, ilahi bir güç kurtarır. Görünüşte değil, hakikatle inananlar, kayıp tam da düşecekleri an düşmezler. Çünkü Allah, yanlışları dahi olsa gerçekten inananlara cennet bahçelerinden bir bahçe murat eder. Geçmişten günümüze kadar gelen ve şimdiki çağda bir hastalık gibi hilkatimize işleyen korkularımız, Allahı anmaya muhtaçtır. Büyüme korkusu, çoğalma korkusu, küçülme, azalma korkusu, unutulma, unutma ve geçim korkusu, kalabalık korkusu, yalnızlık korkusu ve hatta ölüm korkusu ancak Allahı hayatımızın her anında anmakla giderilir. Niyeti Allah rızası olanın yardımcısı da Allahtır. Allah, inananlar için en iyi dosttur. Allah"ın varlığı, mazlumlara bile cesaret verir. Çünkü Allah, tüm güçleri yaratandır ve bütün kuvvetlerin katbekat üzerinde bir kudrete sahiptir. Zalimlerin zulmüne, kötülerin şerrine verdiği karşılık pek çetindir. Bu sebeple Allahı gerektiği gibi anınız ve Ondan, korkulması gerektiği kadar korkunuz. Allah"ın gücü sonsuzdur. Dönülmez denilen yollardan döndürür, çözülmez denilen düğümleri çözdürür, artık olmaz zannedilen her şeyi eğer isterse oldurur. Eğer kalbinizde bir yıkım başladıysa, yüreğiniz ümitvar değilse Allahı anınız. Çünkü Allah, derdinize derman olacak ilacı bahşetmek için sizden teveccüh etmenizi beklemekte… Hülasa, unutmamamız gereken bir şey varsa, o da; eğer O isterse, tüm karanlıklar aydınlığa inkılâp ediverecektir, bunu bilelim.

Devamını Oku
Muaz Kalaycı

Aklımdakileri yazmak için açtığım beyaz ve saf bu word sayfası gibi olmasını isterdim her şeyin. Ancak dokunduğum her tuşun beyazı biraz daha siyaha boyadığını görüyorum. Anlıyorum ki zaman her şeyin ilacı değil aslında.

Yarının kararını vermeye çalışırken bir ömrün kaygısını çekmek ne acı!

Birkaç zerrenin elinde oyun hamuruna dönmüş hayatımızın bir yarını yok oysa.

Devamını Oku