Ölümü umursadığı yoktu.
Gelseydi,
usulca kapısını çalan bir rüzgâr gibi,
buyur ederdi belki —
çünkü korkusu yoktu gitmekten,
çünkü yorgundu kalmaktan.
Ama yaşam…
ah, yaşam
bir hayalin kıyısında dalga dalga çarpan bir umut gibiydi.
Bir çocuğun anne deyişi kadar gerçek,
bir sevdalı bakış kadar derindi.
Bir sabah güneşinde
gözlerini aralamak,
kahveni dudağına götürmeden önce
bir hayal kurmak…
bunlardı yaşamak.
Yalnızca nefes değil,
nefese eşlik eden kalp çırpıntısıydı onun derdi.
Bir şarkının nakaratında kendini bulmak,
sokakta yürürken
tanımadığı bir yüzle göz göze gelmek…
“Acaba?” demekti yaşam.
O ölümü umursamazdı —
çünkü öyle çok şey istememişti hayattan,
ama
ona kalan kırıntılarla bile
şükreden bir kalbi vardı.
Yaşam çok şeydi.
Bir gülüş,
bir düş,
bazen de tek bir “sen”…
ve o hâlâ,
bütün kayıplarına rağmen
yaşamanın
küçük mucizelerine inanıyordu.
Kayıt Tarihi : 16.6.2025 23:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!