İnce bir gülme ayrımında kalmış gibi yüzün..
Şairine benzemiş,
bir şiirin yüklemine özneler takmak gibi,
Ve tırnaklarından hayata bıraktığı son canlı mikrop gibi,
Ölülerinden ve dizlerimden anlıyabiliyorken gençliğimi,
Kara, kış gecelerinden kalmış bulanık sokak,
sana yalvarır bakan.
Sonra bahar koşar dışarı,yüreğinin kapısı açık kalır bir öncesi aşktan.
Gülüşüne nisan eklenir.
Çünkü
yağmurlar, yaşların gibidirler,
Batık gemiden hava kabarcığı hayatım...
Bundan zir'a konuşmuyorum!
susmak mecburiyetse karşında,
Atomun bununla hiç bir alakası yok;
Molekülüne eşdeğer sevişgen göz kapaklarım ile
Aksak ışıklarında,
Seviyordum seni -
‘Ki
Yaşlarımın duruluğuna heves edip;
Salla ellerini eskiyen yıllarımıza...
Kapı açılıyor. Hayatın bir zamanı..
Saçlarını parmaklarımda ödünç bıraktığın bir temmuz şimdi,
(Ve ben (...)
Kimsesiz sevişmelerden sonra,
yatağımı toplamayı.
Ve durup durup yağan yağmura öykünmeyi, ardın sıra.
Cinayet saatinde kör testereyi gecenin bileklerine vurup,
tüm karanlığından kızıla bulamayı şafakları.
Kurtarılmış bölgesi aşkımızın,
Bir sürü maviliğe gitti kuşlar,
Sonra
Gökyüzü bitti..
Bulutlar kesildi
Sonra
Şimdi oradan geçiyor gibi,
Salıncağı kurmuş bırakmış çocuksuz babaların.
İçinden boşalan hiçliklerinde
Tanımadığı izlerinde ayak olmuşcasına
Topuğunun üstünde döndükçe,
Bilye deliği için
Şair olacaktım,
Tuttum şiir oldum.
Herkese cümle kurma derdinden çıkıp.
Cümlesinde kendimi buldum
Coğrafya dersini kaldırsınlar müfderattan
Tarihte ki tüm savaşlara,
ibnelik
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!