dokunuyorum sana, dokunuyor muyum
ve birden dönüşüyoruz
sen çok eski bir haline
sözlerinden de uzak
ben kalakalıyorum öylece
ve o kıyıda buluşacakken birbirimizle
bir anti diyalektik koşturuyoruz
zı zıp diye kaçıyoruz
tabanlarımızla dört nala usul usul
kara humma oluyor bakışlarımız
ah neo yalnızlık
imlerimizde inliyoruz
ölülerimizi taşıyoruz
gümüş ışığı ayinlerle
ve en önde bizim haçımız
kim bilir tükenen kaçımız
sanmayın ölüm değil asla bizi korkutan
İsa'nın ölü çocuklarını öpüyoruz geceleri
ne zaman bir yağmur yağsa ipincecik
Angel'in ve David'in üzerine
oraya ışınlanıyoruz ve biz kabirlerimizde nöbetteyken
hangimizin ölü hangimizin diri olduğunu bilmiyoruz
küçük görmeyin bizi ne olursunuz
tanrımız yok diye
dinden değil dilden anlarız biz
iki elimizi açarak yukarıya
tanrılardan bize tanrı dileriz
bize de bir tanrı
bize de bir tanrı
hani ölümden uzak değiliz diye söylüyorum
güneşin altında bir şey görmedim bugüne değin
ölürsem yağmurlu bir akşam vakti
ki ölürüm
mezarımdan uzak tutun güneşi
biraz daha karanlık
biraz daha karanlık.
Kayıt Tarihi : 27.7.2007 15:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!