MEZARDA
Bir gece uyandım kan ter içinde,
Mezarda ayılmak ne kadar zormuş.
Emir vaki olmuş kervan göçünde,
Mezarda duyulmak ne kadar zormuş…
Böyle bir durumu rüyada gördüm,
Hesabımı yapıp yandım oturdum,
Topladım çıkardım aklıma sordum,
Mezarda sayılmak ne kadar zormuş…
Başımda ki; sesler çekildi birden,
Cana kurşun girdi enderin yerden,
O anda eridim ıslandım terden,
Mezarda eğilmek ne kadar zormuş…
Burkuldu şu kalbim kısıldı sesim,
Zor tuttum yerinde durmaz nefesim,
San ki; çağıran var yıktı kafesim,
Mezarda bayılmak ne kadar zormuş…
Bir kapı açıldı ruhum yol aldı,
Ayrılıp giderken dert bende kaldı,
Yorulan bedenim uykuya daldı,
Mezarda boğulmak ne kadar zormuş…
Muradın halinden dinleyin dize,
Yaşayın emrinde vurmayın dize,
Ömrün hesabını koymayın güze,
Mezarda koyulmak ne kadar zormuş…
20.02.2008 ANKARA
Kayıt Tarihi : 22.2.2008 11:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
KONUK YAZAR: Murat DUMAN DÜNYADAN AYRILIŞIMIN MEZARDAKİ RÜYASI Bir gece saat 03.30 u gösteriyordu. Kan ter içinde uyandım. Rüyamda çok önemli merhalelerden geçmiştim. Rüyam şu şekilde gelişti; Çok büyük bir kalabalık içinde bulunuyorum. Kalabalıkla beraber mezarlığa gidiyoruz, ama niçin mezarlığa gittiğimi bilmiyorum. Derken kendimi mezarın içinde buldum. İki ses bana sorular sordu ve ben cevap vermeye çalıştım. O malûm seslerden biri bana yardım ediyordu. Pek kolay olmasa da sorulara cevaplar vermiştim, ya da verdiğimi sanıyordum Sonrada açılan bir pencereden çıkıp gittiler. Asıl olaylar o sesler yanımdan gittikten sonra başladı. Mezarımın üzerinden çok kalabalık sesler geliyordu. “Beni buradan çıkartın” diye sesleniyordum, ama beni duyan kimse yoktu. İşte o anda öldüğümü anlamıştım, ama yapacak hiç bir şey yoktu. İçimde keşkeler başladı; Keşke namazımı hiç geçirmeseydim, keşke hiç kimsenin kalbini kırmasaydım. En çokta soruların içinde kul hakkına yönelik sorular vardı. Cevaplamada zorlandığım ve tıkandığım sorular kul hakkına ait olanlardı. . Allahtan üzerimdeki kul hakları madde ağırlıklı değildi. O anda ve orada öğrendim ki; kul hakkı sadece parasal bir hakkı üzerimize geçirmek değilmiş. Şayet birilerinin hakkında olmayan bir durumu o kişiye isnat etmekte aynen o kişinin parasını üzerine geçirmek, kendine mal etmek, gibi kul hakkı yemiş oluyoruz. Ben esnaf olduğum için, bu gibi durumlarda karşıma gelen insanların, bu çerçevede ki; sohbetlerini çok dinlemiştim. Bu sohbetlerdeki konuşulanları dinlemek aynı zamanda kul hakkı oluyormuş. Doğrusunu söylemem gerekirse, dinlemenin de kul hakkı olduğunu bilmiyordum. O anda ne kadar zaman geçtiyse, ben bütün varlığımı “keşke”lere bağlamıştım. İki gözüm iki çeşme olmuş, durmadan akıyorlardı. Eyvahlar, çaresizlikler, içimi yakıyordu, vücudumdan akan terim yağmura dönmüştü. En acı olanı; da ruhumun beni terk etmesiydi. Ruhum, gitmesi gerektiğini söylediğinde sanki şaka yaptığını sanmıştım. Ama ruhum gerçekten gitmeye karar vermişti. Biraz daha kalması için ricada bulundum. “Ama, artık benimle kalamayacağını, mutlaka beklendiğini mahşer gününden öncede geri gelemeyeceğini” söyledi. Ruhum bedenimden ayrılırken çok acı çektim. Önce bacaklarım hareketsiz kaldı. Sonrada kalbim yerinden söküldü sandım. Daha sonrada kollarımın yana düştüğünü, bedenimin mezara serildiğini, hissettim yerimden kalkmak için hareket bile yapamıyordum bu kadar kısamıydı diye kendi kedime hayıflanarak, çırpınarak, telaş içinde sayıklarken gördüğüm bu yorucu rüyadan eşim beni uyandırarak sorular sormaya başlıyordu. Şaşkınlığım ve telaş içindeki durumum devam ettiği için eşime; ”Bana lütfen soru sorma” diyebildim. Arkasından, bilgisayarımın başına geçtim. Ama her zaman kolaylıkla açılan bilgisayarım bir türlü açılmıyordu! .Derken, bilgisayarım açıldı ve yazmaya başladım. yukardaki şiirimin, bilgi sayarımın ekranında oluştuğunu gördüm.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!