Günlerin en güzeliydi on yedi temmuz
Öyle sıcak öyle tatlı öyle aşka benziyor
O gün uzattı bana kollarını ve o gün değildim artık huzursuz
Bir peri bana sükunet fısıldıyor (du)
O peri uzak duruyor uzatıyorum elimi yetişemiyorum
Seyid Onbaşı
Simsiyah dumanlarla güneşe kafa tutan
Çelikten yüzen devler
Her biri ayrı volkan
Kükrediler ateş yağdı kıyıya
Topraklar doymuş demek
Yağmurlar dindi bugün
Kıpkırmızı güneş var
Kuşlar ısınacaklar
Yağmurlar dindi bugün
Gereksiz söz yüktür söyleyene söylenene
Susup da yürekten gereklisini demeli
Güzelim dememeli,sevgiden aşktan bahsetmemeli
Vefanın adını unutmalı
Bütün kapıları kapatmalı kırk yıldır açık kapıları
Ey Kıbrıs
Unuttuğumuzu sanmadın herhalde
Başımızda taşıdığımız hengame
Sana sevgimizi söylemeye fırsat vermedi
Ama şimdi
Gelme’lere Övgü
Ne de öfkeli söylerler; veya çok kırgın veya sükut-u hayal içinde
Bilmezler iyilik ettiklerini veya özgürlüğe ittiklerini
Oysa gelme demek özgürlüğe çağrıdır
Özgürlük yalçın dağların bağrıdır
Gül bugün artık gül
Dün geçip giiti
Gelecek kaygusunu sil
Gelecek çoktan yitti
Ağladı da ne buldu Yakup
Hatır
Kırk yılın hatrını bilmeyen insan
Unutulup gitse yitse gerektir
Gönlünü bir tasa doldurup sunsan
Acıdır içilmez ve reddedilir
İyiyim veya değil bilemem mümkün değil
Eğil diyorum bana rüzgara göre eğil..
Sorma bana halimi halim hiç de hal değil
Bu halim hiç kimseye inanın vebal değil
Bir bardak su gibisin tam iftarın önünde
Ve öyle berraksın sen dününde ve bugünde
İftarda su bardağı veya bir lokma börek
Özleme başka tarif başka yorum ne gerek
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!