Ne uzaklara dalacak yer
Ne susacak ağız kaldı yüzümde
Bilmem neye ağlasın bu göz
Neye kapansın kulak
Neye kırılsın burun
Neye düğümlensin boğaz
Gene gün doğdu
Tan ağırlaştı şaşaklarında, kıpkırmızı
Tabiat ana uyandı, Tanrı uyandı
Gün doğdu gözlerinde...Kahverengi gözlerinde
Şimdi olsun sabah
İster ak ister kara
Belki bir tutam yara
İster olsun ister olmasın sabah
Güneş doğmasın üstüme
Son kez kuruldu düşler
Son kez sevinildi
Son dakika gollerine
Son kez yendi yemekler
Son kez oturuldu yan yana
Son kez içildi akşam çayı
Yıkandım
Arındım kan ve baruttan
Kuşandım öfkemi
Yazdım delicesine
Doldurdum mısralarımı
Patladım
Kaç yıldır duyulmamış bu cıvıltılar
Ve kaç yıldır
Selamsız sabahsız
Koyu boz bir gün uyanırken
Bu köhne
Bu silik
Duygularımı toprağa koydum
Kırık ve solgun bir kalp kapadı üstünü
Eski güzel anılar arka saflarda ağıtlar yaktı
Bir şizofren imam ağır ağır duasını okudu
Şiirlerimi yakıp savurdum küllerini
Uyudum
Kara bir boşlukta dolandım durdum
Üç beş, yedi saat
Bilmiyorum
Ki öyle bilmiyorum ki
Kaç metrekarelik bir boşlukta
-.-- .- --.-. -- ..- .-. .-.. ..- / -... .. .-. / --. . -.-. . / -.-- .- .-. .. ... ..
Bugün yağmurun altında oturan aşıklar gördüm
Seni özlediğimi anladım
N’olurdu sen olsan yanımda
Yalanlar söyledim kendime
İki üç yalana soğuttum yüreğimi
Demek ki yüreksiz bir şerefsizmişim ben
Hiçbir şeyi hak etmeyen
Bir getto sokağının kaldırım taşı
Kömür lekeli, pislik bir taşmışım meğerse




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!