Biliyorum Nupelda seni hüznümün karşılığında ödünç verdiler
İçimdeki hasta ülkeye kalbimi sürerek iyileştiriyorum hayal gücümü
Ve ben ne dersem onu susuyorsun
Ağzım dilim bulaşıcı bir masal oluyor
Kimseyi öpemiyorum büyümekten korktuğum için
düşmenin ustasıdır trajediler ülkesinin şairi.
her düştüğünde dilsiz bir buluta devreder bütün sözcüklerini
gerçeklikten yeni dönmüş bir tren çalar kapıyı.
görünmez konuklar gelmiştir; şaraba, zeytine
dibe, sislere ve onaylanan kayboluşlara inanan.
görünmez konuklar. yonca kalabalığından kopup gelmişlerdir.
neden olduğunu bilmiyorum
kurduğum her cümlenin yarısından sonra
uçurum başlıyor
oysa geçen yüzyıl
…bir de yürüyen kuşlar var ki
bu kuşların fikirleri uçuyor… (alıntı)
(zihnim isyankâr, belleğim yeryüzünün en kalabalık caddesi.
içim ise yirmi dokuz çeken şubatın yalnızlığı
ve ben az sonra bu parantezin içinden çıkıp
bazı sevimsiz cümleler bırakacağım kent meydanına.
düşlere çok borçlandım son birkaç bin yıl
nasıl ödeyeceğimi bilemiyorum
bütün (ger)çeklerim karşılıksız çıkıyor
sonunda kapıma ücra memurları gelecek
ve hiçbir şeyimi alıp götürecekler
insanların yarısı anlamsızlığı seçti
ne korkunç bir şey bu!
ne korkunç bir şey!
“Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak?”*
kabul etmeliyim üçü de iyi koşucu
üçü de aynı mesafedeki bir uzaklığın içine konulmuş
ansızın kapımın önüne bırakılmıştı
seni küçük şaka, seni gözyaşı çantası
düşündüğün oluyor mu hiç gün sona erdiğinde;
dudak tiryakileri gibi içine çekmeden
bir insanı söndürüp yenisini yakıyordun ağzında
yazdığın o korkunç kitap ne çok okunmuştu
alay ediyordunuz sorusu olanların yalnızlıklarıyla
Ben bir müddet yokum
Yalnızlığı yalnız bırakmayın
Ara sıra parka götürün
Şefkat gösterip gıdığından öpün
Ona gerçekleri söylerken
Kelimeye saygı duyun, -kelime kül'dür




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!