Ekrem oğul,
gözlerinde bir telaş,
adımlarında uzaklara bakan bir acele var.
Dur.
Bir taş gibi dur.
Çünkü yürümeden önce dinlemek gerek
toprağın nabzını.
İnsan
çok ister bu dünyada.
Bir ün, bir eşya, bir övgü,
hep bir daha,
hep biraz daha…
Oysa ne aldıysan senden eksilir
ve ne yitirdinse seni tamamlar,
bunu unutma.
Ben de çok şey gördüm,
çok susarak öğrendim,
çok kaybederek duydum.
En çok da içimde büyüttüğüm sessizlikle
kendimi hatırladım.
Bazen derin bir yalnızlıkta çıkar gerçek ses,
bazen de bir rüyada döner yüzüne asıl ayna.
Oğul,
kini bırak,
yargıyı bırak,
başkasında arama ne olduğunu,
ne olmadığını…
Çünkü herkes
kendinin sınavıdır önce.
Sen ki
göçün yorgunluğunu taşıyorsun damarlarında,
bir ağacın kökü gibi sabırla büyümelisin.
Her sorunun cevabı
zaten içindedir,
ama bazen
cevap olmaktan korkarız sorulara.
Hatırla Ekrem,
göğe ne kadar bakarsan bak,
aya dokunamazsın,
ama ay, hep seni izler.
Sen de
içindeki sessiz yoldaşa kulak ver.
Orada bir ses fısıldar sana:
“Yettiğin yer değil,
yettiğini sandığın yer yanıltır seni.”
Bir gün,
çok sustuğunda,
çok yandığında,
çok affettiğinde,
içinde kuşlar uçar gibi hafiflediğinde
anlarsın:
Kurtuluş,
kimsenin sana vermediği,
senin de kimseye anlatamadığın
bir hatırlayıştır sadece
Ekrem Parlak
Ekrem ParlakKayıt Tarihi : 28.5.2025 23:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!