Öyle bir karanlık
Işır ceylanların esmer gözleri
O saçlar görseydi utanırdı pek
Temizlik tahtında muhteşem gri
Bazen kalabalık, çoğu zaman tek
Ağlaşırız
Mevsîm-i hazan, kalp yine sermest-i muhabbet;
Âfâkıma rüzgâr olarak esti muhabbet.
Vurmuştu saat gâlibiyet vaktini hissin,
Efsûnuna gark etti hemen dest-i muhabbet.
Gün geceye dönüp ufka karanlık çökünce,
Gözyaşları aşığın gözünde pınar olur.
Sevdalı derdini semaya bir bir dökünce,
Her mekân büzülür de dünya âlem dar olur.
Seyre dalar -düşünceli- derdince yıldızı;
Bu defa hangi yele kaptırdın da kendini,
Viran bahçeni tekrar yeşiller sardı gönül?
Sığamadın cihâna, yıktın tenin bendini;
Daha evvel bir çizgin, hudûdun vardı gönül.
Bir âhû bakışıyla harâbeye dönerdin,
Efkârımın sazı hükümdar bugün,
Tel tel söylüyor bir gurbet türküsü.
Aylardır dinmeyen pınarı gözün,
Sel sel söylüyor bir gurbet türküsü.
El dalında titrek duran yuvalar,
Akşam doğunca şehre yorgunluk bir sis gibi
Nasıl çökerse ruhun ıssız caddelerine,
Sen de mazi kefeni bürünmüş bir his gibi
Çöküyorsun gönlümün en muamma yerine.
Sanki gönlüm sana, sen gönlüme hapis gibi.
Daha da dayanmaz
Yoluna dizlerim.
Sen gül de ben seni
Uzaktan izlerim.
Bir taş da kalsa, yok
Esrârım var şu lâl olmuş dilimin altında,
Lâkin haram kıldım dile takdîre isyanı.
Adı konmaz cerîham var zâhir u bâtında,
Lâkin haram kıldım dile takdîre isyanı.
Ne yaz ne kış bitti çilem; kasımdı, nisandı...
Meraklanma ne zaman diye,
Ben seni tâ ezelden sevdim.
Aşkın ruhuma bir hediye,
Ben seni tâ ezelden sevdim.
Toprak vardı, su ve de hava,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!