Ateş doner semah,
Yanar da söndüm der,
Turku bilen,
pustluk bilmez,
Cudi de sahmeran,,
Denizlere gidelim mavilere,
Gözlerinin mavisine,
Kalbinin beyazı kanatlar gecicek basının üstünden,
Doya doya gulucez martılarla,
Bulutsuz havalarda gozlerinden bakıcak gökyüzü,
bagbozumlarinda koruk kokluyacaksin mutluluğu,
Yağmur düştü toprağa,
Toprak yesile doydu,
Doğunca sabah üzerine,
gün sarıya boğdu,
Gokyuzu,deniz maviye doldu,
bakarken maviye,
elleri buğday tarlaları Po ovasında,
gözleri kıpır kıpır akdeniz,
sesi kıvılcımlar çakar kalbimde,
artık ne kaldı geriye senden başka,
ah sabrina,ne felaketler yaşadı,
Ay ışığında baksan bana,
Şair olurum,
Sabahında gülsen bir de,
Kitap yazarım,
Hayatında olsam ben de,
Sana ölürüm,
Düşün ki sene ikibinyüz
Bayraklar ne renk olucak,
Sınırlar nerede,nasıl kalacak,
Bak işte,
İskender yıkıntılarda bir masal,
Heykeller müzelerde birer mapus,
Nurdan nura giden bir yol vardır,
Ne güzel bir yol ki maksadında Lahut vardır,
Nasut'ta paklanmışa orada Hakikat vardır,
Ne köşk ne saray,
Şekil ve suret olmadan,
Varlığında yok olmak vardır.
Arzum benim son arzum,
Civciv sabahı telaşlar,
Kahvaltılar,bulasiklar,çamaşırlar,
Okullar,çocuklar,ne telaşlar,
Üzerine bir de ben manyağı,
Uzaklara götürdü tamburun,
Tozlu roman sayfaları gibi eskilere,
Güvercinler kalkar
Cami avlularindan,
Yürür kaldırımlar sisli düşlere,
Sene millattan önce bes yuz otuz,
Şarap ve kız dolu bir çadırdan
tuzak kurdu Büyük Kiros,
Gece sinsi bir sessizliğe çalarken,
şarap ve kızlar baş döndüruyordu,
Dört yandan bastılar çadırı kalleşçe,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!