Gün doğduğunda geceler bizim için
Ürperen bir ağıttır ıssız sokaklarda
Açıldıkça uzayan yolları ben bilirim
Yetişirken bir çaresiz çığlığa
Bir çocuğun elleri uzanır göğüme
Siyahtı bozkırda bulutlar Elena
İçimin ırmakları akıyordu bu şehre
Ayaklarım bir bataklık içinde
Gözlerinde seziyordum bir kan sızıntısını
Düşlerim kim bilir nerede
Boynunda giyotin gibi bir tehdit
Ufuklarına bakarken vuruldum Silviya*
Gönlümde kaygı türevleri
Çapraz sorgularda çaresizliğim
Bilir misin gençliğin hevesini
Mavi gözlü sevdiğim
Gönlüm pervane olurdu mum ışığında
Eyüp'ten İsfahan'a uzanan tozlu yolda
Ellerinde güneş lekesi
Aklımda kum fırtınası
Siyah saçlarını dalgalandıran rüzgâr
Denizlere ilham veren serinlik
Tebriz'de bir gurbet akşamında
Hüzün pınarım, seni böyle yazıyorum
Kar taneleri, kelebek düşlerinde
Ayrılığın olmasaydı bu deniz ülkesinde
Ellerin yanmazdı böylesine, ellerimde
Kaldırım taşları biliyor sabrımı
Yağmur taneleri tenimi deliyor
İçime ışıklarını yakan büyülü şehir
İsyanımdır adını yazdığım her mısra
Sisli havalarda, ıssız bozkırlarda
Tüketmişim sürgün dolu ömrümü
Kuştepe'den Tatavla'ya
Gülümseyen ölüler geçiyor zihnimden
Yalnızlığın baharında açan çiçek
Kurşuni gökleri süslüyor tabloların
Biliyorum bu yağmur bana acı verecek
Bugün konuk oldum dostum Fahri Erol’a
Neredesin Komiserim! Hep gözümüz yollarda
Yahu insan bir gelmez mi, bir selam vermez mi
Bir demli dost çayını içip sohbet etmez mi
Yine bir hüzün kaplıyor beni
Güneş batıyor ufuklarımda
Alınyazımda bu ayrılık
Hangi trene binsem bir sürgün, bir hıçkırık
Bir mûbarek, bir kutlu günün arefesinde
Vurulmuşum soğukta, yıldızsız bir gecede
Göğsümde, yüreğimde şarapnel parçaları
İnsanlığın yüz karası, imansızın bombası
Vurulmuşum, her bir parçam savrulmuş bir caddeye
Bir hainin, bir kalleşin, bir kahpenin eliyle
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!