Dostumdun benim zor günlerimin,
Yaşlı güvercinimsin sen benim
Yapayalnızdın çam ormanı derinliğinin,
Her zaman bekleyenimdin sen benim.
Sen pencere ardında, mum ışığında,
Hasret çekerdin geçmek bilmeyen saatlerde
Elveda! Açtım artık yelkenleri
Ve geçtim gemi dümenine derin nefes ile
Ve canlı, neşeli martıların sesleri
Ve de beyaz köpüklerin yerde izleri -
Bitti artık, vedalaşıyor toprak ile
Benim ile… Elveda!
Gözlerim olmadan
Görülmez ışık görüyorum,
Kulaklarım olmadan
Dilsiz gezegenleri işitiyorum.
Ellerim olmadan
Kalemsiz resim çiziyorum.
Dün tunç kadeh elimde
Cengâverle oturan bendim
Ve susmuş hüzünlü gönlümle
Uzak yolları gözledim.
“Söyle, neden bakıyorsun yollara?
Nerede bizim gülümüz,
Dostlarım benim?
Soldu gülümüz,
Ağlayın bebeklerim.
Ne diyelim:
Öyle soluyor ki gençlik!
Doğuyor güneş, batıyor güneş,
Zindanım ise hep karanlık.
Günler ve geceler sanki nöbetçi
Beklerler benim penceremi.
Nasıl isterseniz bekleyin,
Sisli sabah, puslu sabah,
Üzgün toprak ve karla örtülü.
İstemeden hatırlarsın geçmiş günleri,
Ve hatırlarsın unutulan çok eski yüzleri.
Hatırlarsın bol bol tutku dolu sözleri,
Çıkıyorum yalnız sokağa;
Sis içinde parıldayan taşlı yolda,
Gece sessiz, çölü susturan tanrıya,
Konuşuyor sadece yıldız yıldızla.
***
Tören-merasimli tuhaf gökyüzünde;
Eğer gidersen Smirdina’nın yanına,
Hiçbir şey bulamazsın sen orda,
Hiçbir şey satın alamazsın,
Sadece Senkovski’ye çatarsın
Ya da Bulgarina’ya uğrarsın.
Sen zengin, ben çok fakir;
Sen nesirci, ben şair;
Sen al renklisin çiçek gibi,
Ben cılız ve solgunum ölüm gibi.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!