Bu şehre
Yağmurlu bir günde geldim.
Burada
Betona ve asfalta yağıyor yağmur.
Kaç soruyu cevapsız bıraktım,
Kaç cevabı anlamsız buldum,
Kaç anlamı yetersiz.
Bir anlam var anlamların ötesinde
Bir sır var sırların içinde saklı olan
Modern zamanlara erdim.
Anneleri çalınmış çocuklar gördüm.
Derin kırılganlıklarla büyüyen
Ve yalnız.
Yaşamın
Solgun ve içerlenmiş bir yüzü vardı.
Çocuklar kurnaz,
Gençler aptal
Ve kurt gibiydi ihtiyarlar.
Hâlbuki
Çocukların saf,
Gençlerin zeki
Ve ihtiyarların bilge olması
Gerekmez miydi?
Rumeli Hisarı 1990
Bahçemdeki elma ağacı
Beni yanıltmadı asla.
Şakadan da olsa,
Elma yerine;
Erik bitirmedi dallarında.
Ne güzel!
Avcılar –Mart 1991
Annemden
Çok şey öğrendim,
Hayatın anlamını çözmeyi de.
Uzun kış gecelerinde annem
örgü örerdi.
Ölüyor insan yanım,
daha az insan kalıyorum.
Iraklı,afrikalı,filistinli annelerin feryadı
beni çağırıyor.
Beni çağırıyor kundakta hain bir kurşunla
Bir su damlası idim
Düştüm toprağa.
Köklerinden emilip ağaçların
Kılcal damarlarından geçtim.
Bir çiğ tanesi olup düştüm yapraklarına
Çiçeklerin.
Coşkun ırmaklara karıştım.
Uzun nehirlerden aktım.
Gürültülü çağlayanlardan
Derin ve sessiz denizlere geldim.
Uzaklaştım kalabalıktan,
Sükûneti damıtan gönüllere yoldaş oldum.
Yine de habersizdim halimden.
Güneşin davetine uyup da
Nabzıma işleyen bir ateşle
Buhar olup yükselince göğe
Her şeyi gördüm.
Rüzgârlarla gezdim üstünden
Bir ömür süren yolun.
Gördüm içinde bir damla olduğum o büyük nehri.
Düştüğüm çağlayanları
Geçtiğim vadileri
Beklediğim, boğulduğum gölleri.
Yükseldikçe ürperdim.
Üşüdüm
Büzüldüm.
Sağanak yağmurlarla yağdım yeryüzüne
Yeniden.
Yeniden toprağa karıştım.
Yeniden damarlarına yürüdüm yaşamın.
Ruhum kurtulana dek esaretinden dünyanın
Sürecek yolculuk biliyorum.
Hafız olandan
Ve kerim olandan
Güneşin
Ebedi dostluğunu diliyorum.
Avcılar 1991
Üç boyutlu bir filmi izler gibi
Gezdim Paris’i.
Louvre müzesini,
Eyfel kulesini,
Şenzalize’yi.
Hep bir çığlık eşlik etti bana
Afrika’dan, Mağrip’ten, Orta Doğu’dan…
Çocukları öldürülmüş annelerin,
Yetim ve öksüz çocukların gözleri,
Hep üstündeydi şehrin.
Gece tedirgin ve aydınlıktı.
Karanlıktan korkar gibi,
Korkar gibi kendisiyle baş başa kalmaktan, Söndürmüyordu ışıklarını.
Paris’in gözlerinde kibir,
Ruhuna sinmiş bir acı
Ve başkalarından çalınmış
Sevinci vardı.
Paris Mart 2000
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!