altın sarısı saçları esmere dönüyor kürt çocuğun
salgın çığlıklarla çırılçıplak soyunup
gözleri açık bağışıklık kazanmış tatlı suyun avurtunda
içine kapanık çocukluğundan
henüz hiç bir yanı el değmemiş
cana yakın travmalar
İbrahim Halil Dülüloğlu’na
kendi etrafında dönerek orantılı açılarla kendini özgürleştiren şehrin cesetleri, parmak uçlarında izleri sıcak basınçlarla elenmiş soğuk ve çıplak sıyrıklar yankılıyor yüzünün kadavrasında.
dilsiz genleşmenin
içgeçiren alıngan uçlarında
apse yapmış miyop boşluğun
pıhtılaşan kafatasında edepsiz ergen çizikler
siyahın dişi tahammülleri
Vakkas Seyhan' a
elinden tüm değerleri alınmış sempatinin
simsiyah başına vura vura
damarları ezilmiş sevincin
derin derin böğüren
eksikliğin tedirginliğini pudralıyor
elmacık kemiklerini döve döve
organik ağrı
kıyılarını köşelerine geriyor...
içeride cıyak cıyak sesler karantina altında
kesili tırnak kırıntılarını avuçlarında biriktiriyor nisa
duru dingin hareketlerle
uçurtma uçuruyor göğünün yüzünde
aralarından kıvrıla kıvrıla içeri sızan
ceviz kaplama kalbin gözelerinde çizili
gravür kalabalık içinde
sırtları nasırlı kent homurtusu
ya da buzlu canlarında yansıyan
bilinç kaybıyız
kirli kentabajuru kuytusunda
çürümüş yerlerinden çözülerek birbirine sarmal asılı suskunluk
puflayarak ahşap yüzeye düşüyor dağıla dağıla baş aşağı
içinden içime çekiliyor yuvarlandıkça kenarlarına çarpa çarpa
yontan panikleyen terleyen ağzında
yankılana yankılana kayboluyor iç kuyusuna
kuyruğu jiletli şeytan uçurtmaları
azra sus konuşma!
bir duvar kadar yakın Amerikan askeri sana
Wilson da utanç duyuyor özgürlük adına
sen savaştayken Bush baban
öpüyor Rise'n dudaklarından
yeğenim Ege Muzaca'ya
içinizde yalnızca ben ters oturuyorum!!!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!