alır gider bir gün seni
can veren ağaçlara
tanımlamayı beceremediğin hisler
ve gördükçe sulara düşen yaprakları
bulanır aşkta berrak gözlerin
hastadır bahçıvan
mart seherinde açan çiçeğin senden aldığı aşı
sararıp soldurmadan geçirtecek ona tüm yazı
sen de baykuşlara sorma yalnızlığımı
dün başka bir şehirdeydim
bugün başka bir şehirde
buralarda da bahar hazırlığı var yine
şehirler caddeler sokaklar çığlık yumağı
şehirler caddeler sokaklar insan yığını
dolunay fır fır gibi takılmıştı
gecenin bir ucuna
akasya yapraklarını yüreğinde demliyordun
koyu bir sohbete hazırdın!
henüz ellerin büyümemişti
arsız bir adamın avuçlarında
aşk çölünde ölümsüzlüğü arayan ruhun
uğrağıdır şu çağlayan çift oluklu çeşme
birinden Leyla boşalır ötekinden Mecnun
sevda olur bir tasta iki su birleşince
kırmızı bir mızıkam vardı çocukken
gençliğim aldı onu habersizce ellerimden
tahmin etmemiştik
böyle yaşanacağını
olsun yine de mesut gösteriyor
zaman seni uzaktan
tarihi gibisin artık
en sevdiğim İstanbul'un
Eşrafa sorsan adam derler
Eksiği noksanı tamam derler
Bilgisi görgüsü yaman derler
Ne bilgi gördüm ne görgü buldum
Söz konuşur sözünü bilmez
bu gece cemalin dolunaydan daha parlak
hıçkırıkların susturuyor içli yıldırımları
yüce dağların bağrını yırtıp aşarak
gelen ırmaklar andırıyor gözlerinin yaşını
sen böyle ayın ondördü gibi parıldayan
Küçücük yazıların bıraktığı büyük anlamlar..