Evimin en güzel
Köşelerini ayırdım sana
En güzel saksıyı alıp
En verimli toprağa diktim seni
Su verdim gün gün
Emeğimi döktüm köklerine
Mevsiminde dökülüyor yapraklar
Dökülüyor ya
Döküldüğü yer bıçak sırtı
Döküldüğü yer yangın
Üstelik akşamları da çamur ve ıslak
Ve seninle yaşamak
Yüksel caddesinde bir çay bahçesi
Genç bir kız
Bir taraftan çay içmekte
Bir taraftan çay bahçesinin önünden
Ağı ağır geçen
Bir yaşlı adamı seyretmekte
Babam olmaz demişti
Yanılmış
Namus ile para aynı pazara
Tezgah açmış
Paramı namusu satar
Namus mu parayı bilemem
Mevsimlerin neden değiştiğini
Neden rüzgar gibi geçtiğini
Şimdi daha iyi anlıyorum
Baharın yeşili kıskanır seni
Sadece baharın yeşili, çiçeği değil
Yazın güneşi, denizi de
Dün gece seni unutmak için
Bir meyhanede
bir kadeh bir kadeh daha derken
Tam bir şişeyi bulmuşum
Unuttum diyordum
Uyardılar
Küsmüşse bulutlar
Yağmurlar yağmıyorsa
Berrak bir havada sular durulmuyorsa
Bir yaz günü
Hiç bir neden yokken
Güneş bulutlara gizleniyorsa
Gecenin geç saatlerinde
Şehrin parlak ışıkları
Kemirmeye başladığında düşüncelerini
İçindeki o eski isyanın
İçine koyup gömmek istediğin tabutunu
Yumruklarsa; kulak ver
İki dünya var
Biri senin dünyan
Biri benim dünyam
Ne pusulam ne haritam var
Söyle senin dünyana
Nasıl gidilir
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!