Düşünüyorum yine yalnızlığımı
bu akşamın sabahında
gözlerim ufuklarında
hicran sokağının yalnızlığında
bu matemlerin sonu gelmez
bu haykırışların sonu gelmez
Umarım
Rahat bir eylemdir artık
Senin için benim olduğum ortama girmek
Çekinmeden, Sıkılmadan
Tüm gözlerin senin üstünde olmadan oturabilen, eski ama
özlediğin günleri yad edebilmişsindir.
Azerim beyim Canana maşuk
Canana maşuk dil selamı atuf
Azerim beyim düşmana galip
Fetih için yola çıkar asl olan sahip
Bir Sela okunur uzak diyar-ı sefa
Gözyaşı ve akarsu tepeleri
Bir Nefeslik esintisi
Gözyaşı su akarsunun kendisi
İçinde yanmakta er kişi
Göz yaşı seromonisi başladı az önce
Dünden bugüne sana dair, bugünden geleceğe bize dair çalıyor ve dahi akan her damlada iz bırakıyor an gibi anı gibi.
Aşka dair çıkan bu son parçada ise iki plak birden döküveriyor sonbahara kelimeleri.. hasret gibi özlem gibi.
Seromonin senfonisi; yedi başlı ejderha gibi yedi akla rağmen bir kalb bedende işte ilahi komedyanın işi ben gibi sen gibi biz gibi.
1.Kusur gözetenindir gören gözde kusur olmaz.
2.Bölmek istemem satırlarımı, anlam yüklü olsa da kendi ayrılıklarınadır isyanları.
3.Şu gecenin zifirine gözlerinden nur düşerse eğer beni hatırla. Hatırla ki karşılığını bulsun karanlıklara dökülen denizlerim.
1: Her zaman kaçmayı planlayan iki yüzlü yalancının tekiyim. sense geride bıraktıklarım dan birisin sadece
Sokakların dertlerini toplayıp gelenler vardır gecelerde, uzun soluklu atların dinginliğinde su içen, çağırma sız kır günlerindeki bahçelerden geçip o eskimeyen gümüş sesli yalnızlıklardan sayanlardandı kendini.
Derdi ki çıkıp; geceye yazdığım iki damla gözyaşından başka bir şey değildi defterimin arasındaki mürekkebin sırrı, uğruna akıttığım ağacın gölgesinde dinlenen kalemimin ucunda birikiyor şimdi yalnızlığım.
Bir başka çağlardı o gecelerde kanlı dere binaların içleri yarılır her bir parçası bir yuvaya açılır her bir yuvası bir başka yetim bırakırdı adımı.
O gece bir tek yetim Ömer in karnı doyunca ışık saçardı kamber işte yine o gecelerden bir tanesindeyim kamberin hüzün rengindeki şalını takıp gelen, kamberin hüznü ile yeryüzüne düşen, gelişen güneş yalnızlıktan bir göze geçerken örtmeye başlardı üşümesin Ömer diye üstümüzü.
Derdi ki çıkıp; hani eskiden hiçlik te bir tek gece vardı. Umutlarını yükleyenler ile dolup taşan insanlığımıza gülüşü yalnızlar çarşısından olan yetimler bırakanlara karşı kamberin gölgesinde bütün bir yeryüzünü boynuma sardığın o şal ile gecelere davet etmekteyim, tek ışığım, tek yoldaşım o gümüş sesli bekçi. Şimdilerde yalnızlığa bürünmüş gecenin yükünde üç hece gibi döküldüm dudaklarına diyen o kalemin suçunu yüklenen defterlere inat, kaderinden kaçmış sayfalara yazılmaya duruyorum.
Her gün aynı yerden kelimelerin cümle olabilmek için nasıl savaş verdiklerini nasıl uçurumdan atlarcasına intihara çağrıldıklarını duyuyor gibiyim deyip devam ederdi.
Erkeklerin kahır ekseriyetinin anlık hisleri uğruna
nasıl diller döküşlerini okumuştum kitaplardan..
Gönlün arzuladıklarına
sahip oluncaya kadar,
Korkuyorum içimdeki bu hisden
sen
Uyan İslamın neferi uyan
Dön bak arkaya kalmış mı aman
Ne edep ki bu ebedin çektiği
Açtı saçtı medeniyet diye bedeni
Bir hürriyet sevdalısı oldu olalı toprak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!