Ölüm
bir kaç kez
yüzyüze geldik seninle
Ve
gördüm seni hep
yakın çevremde
Güneş
ve yıldızlar
secdeye vardılar
Tanrının bir el işaretiyle önümde
Seni unutmaktı bedeli
Ve ben
İyiki doğdun
Gül bahçesi
Yaşınca
sevinçler taşırdın
yüreklere..
Yaşınca
Penceremin önündeki kavak ağacı
döküyor yapraklarını
Hayatın akışına inat
yapışmış ağacın can damarına
kimi kuru yapraklar
Elbet dökülecekler
Menzile yola düşerim
Sözlerden dize dizerim
Ferman boynumda gezerim
Kimi bilir kimi bilmez
Söz söylerim sözüm ağır
Tanya
minik serçem
Soframızdan
sütünü çalan
çalamaz umudumuzu
kınalı kekliğim
En uzun aşktı bizimkisi
Önümüzde
sonu belirsiz tutsaklığın hüznü
Ardımızda
kavgaya feda edilen
ertelenmiş aşk zamanlarının
ey bu gönlüme ateş düşüren
Yangınlar çıkaran sen değilmisin
Güneşim olupta ömrüme gelen
Aşkından kör eden sen değilmisin
ey bu ömrüme vahiy indiren
Firar
Her gece
Kırıp demir kapıları
Geçip nöbetçilerin önünden usulca
Aşar duvarları
Küçüğüm
Neyleyim
yetmedi sokaklarda haykırmamız
Sesimiz
aşıp sağırlık duvarını
yüreklere yetişmedi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!