Mavi’ye… Final...
İşte oyun bitti sevgilim…
Monologlar ve diyaloglar bitti, sahne kapandı, salonda kocaman bir alkış koptu…
Heyhat! Neler oluyor orada? Oyuncular mutsuz, seyirciler buruk kaldı…
Yüzlerine bakınca anlıyorsun, mırıldanıyorlar “Hayır, sonu güzel olmamış” “Final böyle olmamalıymış” “Ben olsam finali şöyle yazardım…”
İnsanlar Aşk’a inanmak istiyor, aşkın varlığına, aşkın büyüsüne kapılmak istiyorlar…
Hiç olmazsa izledikleri tiyatroda, filmlerde... Gündelik basit yaşamlarımızda olamadığımız, yakalayamadığımız ya da kaybettiğimiz aşkın peşinden gitmek istiyorlar…
Bir kavşağa geldiklerinde dönmek istiyorlar çünkü…
Peki Aşk nedir? Kim tarif edebilir aşkı?
Kimi tanımlar “Onu gördüğünde karnınıza öyle bir ağrı girer ki der, kimi nefes alamazsın der, kimi ayakların kesiliyor der” Peki siz kendinize sordunuz mu Aşk nedir diye?
Peki ya siz hiç aşık oldunuz mu?
Kelebek ömürlerimiz içinde tükenip giderken, bir nefes mutluluk için, mutluluk ile ya kendimiz duruyorsak? Ne acı! Ne dayanılmaz ızdırap!
Haydi, geçelim ayna karşısına. Kaç kişi kendine dürüst olup, aynadaki suretine bakıp, gözbebeklerinde kendini görüp, doğruyu kendine itiraf edebilecek?
Aşk ile karşılaştığınızda siz ne yaptınız?
Ne kadar zalimsiniz!
Ahmet Altan’ın “Bir oyun gibi yaşasaydık” hikâyesinin başlığı gibi başlayan oyunumuz, yöntem ve metotlarla ayrıldı konudan… Bağımsız bir oyun oynadık, şimdi paramparça kâğıtları kaldı ellerimizde, kanlı aşk senaryomuzun…
Ne güzel söylüyor Ezginin günlüğü “bir eflatun ölüm”
Şarkıyı bağırarak sokaklarda söylüyorum, sesim sana ulaşsın sevgilim çünkü sana KAL demeyeceğim… İçim kanasa da demeyeceğim…
Orada duruyorsun, terk edilmişsin…
Ölmüşsün ama haberin yok!
Senin aşkın da kendin gibi sahteymiş be sevgili,
Diyorum sana inanmıyorsun, akıllı bir mektup yazarsın, bir şarkı dinlersin, Bolero izlersin, geçer, hafiflersin! Bir de arkasına eklersin “Seni üzmek istemedim ki…”
Ama öyle ağırsın ki, öyle kirlemişsin ki.. Seni sana tarif edecek kelimelerim yok benim.
Oysa ben beyazı severim, sade, masum ve çıplaktır çünkü…
Oyun bitti sevgili, herkes terk etti salonu, müstahdem yerlere dökülmüş mısır tanelerini süpürdü, kapılar kilitlendi, hadi sen de git şimdi..
30.09.2011 / Ankara
Kayıt Tarihi : 12.2.2012 01:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

ironi eksikliği var ve hissediyor insan okurken
biraz daha çok okuyun lütfen
TÜM YORUMLAR (1)