Mavi
Yalnız kalmak ne 
kadar kötü bilir misin? 
Belki de o kadar da kötü değildir hee, 
ne dersin. 
Susmanın
ve bu susuşların beraberinde getirdiği yalnızlığın 
derin bir anlamı olmalı. 
Sustukça derinleşen sessizlik.
Bu sessizlik öyle pek bilindik de değil.
İçinde adı konulmamış duygular
İnsan özgür olmaya 
alışık olmasa gerek ki 
düşlerden hep uzak. 
Gerçek yalnızlık; 
insanın kalbinde yaşadığı yalnızlıktır. 
İnsan pekalâ kalabalıklar içerisinde de 
yalnız kalabilir farkında olmadan. 
İşte bu farkındalığı ne belirler. 
Bunları;
içimdeki sana fısıldıyorum aslında. 
Gerçeği öğrenemeyeceğim belki de. 
Senden bana yadigar kalan,
içimdeki seni hissederek cevaplar arıyorum.
Yine de iyi olduğunu düşünmek istiyor insan.
Umut ediyor işte, 
yoksa katlanılası olmazdı bekleyişler.
Bakışların hâlâ gökyüzüne değiyor mu?
Değmeli… 
Yoksa seni kör kuyuda tutsak eder bilirsin. 
Mesela Ay'ın değişen evrelerini fark edebiliyor musun? 
Bu değişimi ancak ve ancak, 
kavuşmayı bekleyenler fark ediyor belki de. 
Hele bir de o dolunay gecesi. 
Gördüğün; Ay'ın o parlak hali değil de,
sevdiğine içinden seslendiğin, 
ve seni duyduğunu hissettiğin ortak bir parçanız oluveriyor. 
Sanki bütün duyguların aynadan sana geri yansıması oluyor bir anda. 
Milyonlarca, hatta milyarlarca yıl önce var olmuş ve son kez kendisini ve etrafını aydınlatan bir yıldızın, son ışığını sana göndermesi…
Yıldızların çok uzaklardan göz kırpması mı, sevdiğinden bir mesaj mı bilinmez ama
yine de içinde bir yerlerde 
küçücük de olsa 
bir mutluluk doğar insanın. 
   
İnsan her daim gökyüzüne 
bakabilmeli değil mi? 
Çocukluğunda yaptığı gibi, 
bulutlardan masallara 
ilham veren o keşifleri yapabilmeli her daim.
Kimi zaman bir çok duyguyu ve çoğu zaman özlemi de içinde barındırır gökyüzü. 
Çünkü deniz gibi mavidir gökyüzü.
Her ne kadar ışığın kırılmasının bizde yarattığı renk algısı da olsa mavi, 
yine de seveni çoktur. 
Mavi biraz özlemde demek bence. 
Bende daha çok huzuru,
 ve o huzurda eksik olan parçaların özlemini çağrıştırır. 
Ne hayal ediyorum biliyor musun? 
Aslında biliyor olman gerek,
çünkü içimdesin 
ve beni bir tek sen duyuyorsun. 
Sana yakın olmak. 
Pencereden dışarı baktığında, 
orada, 
düşlerin arasından sıyrılıp, 
tam karşında olabilmek. 
Yine sessizce seni izliyor olmak. 
Bütün bu utangaç ruh halimden sıyrılıp,
 gözlerine bakarken bir kez bile göz kırpmadan, 
ki kırpılan o kısacık zamanı ziyan etme telaşıyla bakıyorum sana. 
Sonra dikkatini dağıtan bir şeyler varmış gibi kaçırıyorsun gözlerini. 
Bunu bilerek ama istemsizce yaptığını biliyorum. Bu kadar derinlere dalmak? 
Bilirim, derinlik korkun var. 
Yine de o küçücük zaman dilimi, anlatılması yüzyıllar sürecek bir uğraştan kurtaracaktı bizi. 
     Sana;
 arada kaçamaklar yapıp geliyorum böyle. 
Kızma lütfen. 
Evrenin en güzel manzarasını düşlemek 
sensiz olamazdı.
Her ne kadar sen beni görmezden gelsen de,
senin en çok o çocuksu hallerine 
takılıp kalıyorum.
 Bir duvar saatinin 
herhangi bir zaman diliminde 
takılıp kalması gibi. 
Bak, bak yine aynı şey işte, yine aynı şey oldu. Kayboldu bu çocuk kalabalıklar içinde. 
Gördün mü yaptığını. 
Görmedin değil mi? 
Gelmediğin tek bir zamanda; yıkıntılar arasında yüzümün dizlerime değdiğini görmediğin gibi. 
Görmedin… 
Kasım 2024
Mustafa SaykılıKayıt Tarihi : 1.11.2025 22:59:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!