bir gül ki sade su kenarında kokar,
su kenarında yavrular.
güneşten doğan çocuklar
yürümeye başlar başlamaz
bu suyun aktığı çeşmelere koşar
uzaklara çok yakınımdan dalardı gözlerin.
ağaçlar dallara rengarenk meyvelerini asardı.
sen bir denize düşerdin bütün köşebaşlarından.
ben göğsümde kupkuru gezdirirdim suları...
yüzün taşardı bir su kuyusundan,
insan çıplak doğar,tabiatta bir şey arar,
mezarlara üryan atılır tohumlar...
deri sıktıkça etin canı çıkar!
gök bulutlarını düşürür,
toprağa düşen her şey gibi
su üstünde geyikler çarpıyor ellerime
bir yakamozdan taşarak.
üfürükçülerin nefesi karışıyor aramızda esen rüzgara
açılan sinelerden,kirli dudaklardan koparak.
yıldızlardan sanki karanlık düşüyor geceye...
onlar ne edepli kızlar ki;
aşklarını sevgililerinin koynunda değil,
çeyiz sandıklarında saklarlar...
dünyanın güzelliği senden arta kalandır
eğer ahirde yoksan ahiret bile yalandır
al satarım,sararmış yaprak veyahut
sen- denizden sıçrayan gözlerime- ummanı tut
gövdemi balık yutmuş başım açıkta,
buluttan dökülüp toprağa düşmüş.
ilahın zehri birikmiş ağzımdaki kaşıkta!
canlıya verilip ölü için pişirilmiş.
gölgenin et tuttuğu görülmüş müdür?
ölüm diye fısıldasa biri
öteki yaşam diye kımıldasa...
sa sa sa
rüzgar fısıldasa mesela
dal,yaprak kımıldasa....
kelebekler nerede kanatlanıyor-sa
zehriyle sancılandığım kara gözlerin
ve susuz taşlar çıkıyor bilinçaltımdan
aya sürülen ecza gibi parlak ellerin
kaderimi siliyor bir deri parçasından
eğer aşkına gebe kalmışsam ey sefil kadın
akrebin soktuğu su boş bedenime dolmakta
gizli elleriyle ''O'' her yerde saçlarımı yolmakta
içimdeki boşluğa düşüyor yuttuğum her ilaç
her yaktığın mum,her tuttuğun fener.
saçlarımı bırak ey Canan,gözlerimi aç...




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!