Gün sıcak,
Gün sıkıcı,
İş bayıcı,
İş boğuntulu,
Akşam sıcak,
Akşam kıtır da iki soğuk bira.
Kızılay meydanında kar var.
Karda insanların izi var.
İnsanların yüzünde korku var.
Korkununsa ecele faydası yok.
Nicesi unuttu bile olanları ve ölenleri.
Çoraktaki hayallerim iyice karıştı.
Masallaştı yaşamlarımız.
Hamağımın salınımı bütün şehirlileri cezbederdi o zamanlar.
Aklım bulutlardaydı.
Ortasındaki çukurluğa sokulup tepeme güneşliği çekip ışığın
aralarından sokuluşunu izlerdim.
Gözlerim ışıktan acıdığında yüzümü dönerdim.
Yüksekte olmadığımı farkett iren tek şey elimin yere değmesi
Asma dallarının altına oturur,
arıların şırasını bırakan tanelere
konup kalkmasını
seyrederdim.
Hiç korkmazdım,
Kuruyan bir yüzyıl beklemekte.
Susuz yazlar ve aç çocuklar.
Yoklukla savaşlar içiçe.
Kuruyacak yanacak cesetler bozkırda.
Başka yerlerde seller beklemekte.
Çürüyen ekinler.
Erken düştüm yola,
Çiğ düşmüş park, güneşi gözler,
Çay, simiti gözler,
Nefes, sigarayı gözler,
Kalbim seni gözler,
Hep bu erken açan, gözlemeci yüzünden!
Atatürk bulvarı uzayıp gider, dizilmiş otomobiller,
Kızılay’da uzayan binalar ve katlarında sayısız çalışanlar,
Sıralanmış ağaçlar kaldırımlarda,
Makineler, kalbimin ritmini dinlemez.
Bu şehir kokusu, üstüme sinmiş, yarı aç, yarı uyanık, yarı zamanlı köle.
Bu kabus, yarı ninni, yarı uyku, yarı sarhoş,
Geniş gökyüzündeki yerini ağır ağır değiştirirken güneş,
yüzlerini hep ona doğru tutan çiçeklerin
tek tek tenlerine dokunurdu.
Cüretkârca
ve saatlerce
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!