Can evimde başlar sevda yangını
Gönlüme dağların dumanı çöker
Ateş-i Şeyda’nın en sert vurgunu
Hasret rüzgârının yamanı çöker
Bir zaman kavruldum hicran içinde,
Mecnunca Leyla’ya baktım kaç kere…
Asumandan damla damla inerken,
Delice deryaya aktım kaç kere.
Firkat ateşine kaç yıl dayandım,
Bir bir inceledim şiirlerini,
Mısra mısra sanki ferman yazmışsın…
VUR EMRİ vererek hekimlerine,
Ellerine neşter derman yazmışsın.
Her ay bir anlam taşır, Temmuz düşmek demektir,
Güneş kavursa ne ki, dertle pişmek demektir.
Düşerken pişmek ise acının bedellisi,
Öptüğüm gonca gülden yansıyor tesellisi.
Sevgi gergefinin nakışındayım,
Masum bir çehrenin bakışındayım.
Dostluk-kardeşliğin en ön safında,
Kinin-kıskançlığın tâ dışındayım.
Gecikmiş bir vuslatın sevinciyle dolarken,
Yüreğimde iç çeken haller gördüm seherde…
Gecenin sükûneti yıldız yıldız solarken,
Kaç gayreti kuşanmış kullar gördüm seherde.
Rabbimin inayeti, şefkati rahmet rahmet,
İçimin sesini bana duyuran
Coşku ilhamıdır, neyden gelen ses.
Gaflet perdesini gözden ayıran,
Rabb’in ikramıdır, neyden gelen ses.
Ümidi yeşertip, söndüren sensin,
İçimde kor ateş yaktırırsın yar…
Yönümü menzile döndüren sensin,
Ümitle yarına baktırırsın yar.
Beyaz bulutları yayıp semaya,
Nice yaşanmış aşklar, nice umurlar gördüm.
Yüreğime damlayan nice yağmurlar gördüm,
Leyla Mecnun’un aşkı hep sır idi özümde,
Ferhat’ın dağ delişi, azim, ümit gözümde.
Dalgalarla sarılmadan
Sahiline ağmalıyım…
Gönlün bana darılmadan
Ben gönlüne sığmalıyım
Gökkuşağı gibi akıp



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!