İki küçük kuştuk seninle, sürüyle devam etmeye kanatlarımızın gücü yetmemiş en yakın dala beraberce konmuştuk. Önce yaralarımızı iyileştirip birbirimizin, senden bir çöp benden bir çöp yarım yamalak bir yuva yapmıştık. Beraber yaşamaya söz vermiştik o gün sırt sırta, en yırtıcı kuşlara karşı cesaret doluyduk birlikte.
Her gece yıldızlara kaldırıp başımızı hikayeler anlatmıştık birbirimize. İki kuştuk seninle ve ben yemek konusunda beceriksizdim, tüm utancımla dönerken yuvamıza sen dünden bulduğun iki solucan koyardın önüme.
İki kuştuk bir dalda seninle ve sen meraklıydın hep gökyüzünün en mavi, en yüksek yerlerine ben gittim gördüm diye yalanlar söyledim sana bir gün çekip gitme diye aynı dedim aynı bir farkı yok buralardan en alçaklardan farkı yok dedim beni terk etme diye.
Zaman geçmiş sevgi büyütmüştük ufacık kalbimizde, göç etmeyi unutup her yağmur yağdığında tüm centilmenliğimle kanadımı uzatmıştım başının üzerine ıslanıp üşüme diye, sonra sen sarmıştın beni tüylerim kurusun diye.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta