Luna Mira Şiirleri - Şair Luna Mira

Luna Mira

Büyümek, sadece yaş almak değil; duygularımızı tanımak, anlamak ve en önemlisi onları yönetebilmektir. Gerçek büyüme, dış dünyanın sesini kısmaya başladığımızda, iç sesimizi dinlemeye cesaret ettiğimizde başlar. İnsan, kendine döndüğünde hayatın asıl anlamını keşfeder. Başkalarının ne düşündüğünü önemsemeyi bırakıp, kendi iç dünyamıza yöneldiğimizde hayat çok daha sade, çok daha huzurlu bir hâl alır. Kendini anlamayan bir insan, ne yazık ki dış dünyanın sevgisini ve anlayışını da tam anlamıyla hissedemez. Oysa her şeyin başı, kendimizi sevmekten geçer. Hatalarımızla, doğrularımızla, eksiklerimizle ve fazlalıklarımızla… Olduğumuz hâliyle kendimizi kabul etmek, hayattaki en büyük güçlerden biridir. Çünkü biz genellikle sadece hatalara odaklanırken, yaşamın bize sunduğu güzellikleri görmezden geliriz. Oysaki evren, bize her gün küçük mucizeler fısıldar. Yeter ki nasıl baktığımızı değiştirelim. İçimizde taşıdığımız ışık, kimsenin söndürmesine izin verilmemesi gereken bir kıvılcımdır. Ne olursa olsun, kim olursa olsun; sizin ışığınızı elinizden alamaz. Ancak siz izin verirseniz… Unutmayın, sizi en iyi siz anlarsınız. Ve yine sizi en çok siz yükseltebilirsiniz. Kendinizi sevin. Kendinizi her alanda destekleyin. Bugününüz bir daha geri gelmeyecek. Zaman hızla akıyor ve siz hâlâ kendinize haksızlık ediyorsanız, durun. Derin bir nefes alın ve sadece ne yapmak istediğinize odaklanın. Çünkü insan, kendine inandığında başaramayacağı şey yoktur. Ne olursa olsun umudunuzu kaybetmeyin. Her yeni gün, yeni bir başlangıçtır. Ve siz, bu hayat yolculuğunda en kıymetli yol arkadaşınızsınız.

Devamını Oku
Luna Mira

Eğer insanlar bir şeyleri çok anlatıyor ya da anlatmaya çalışıyorsa içindeki o çocuğa bir şeyleri kanıtlamaya çalışıyordur. Ona bazı şeyleri inandırmak için uğraşıyordur. Ve tüm uğraşı sırf bu yüzdendir. Eğer bir insan çok konuşuyorsa zamanında hiç konuşma fırsatı vermemişlerdir. Eğer bir insan çok gülüyorsa içinde çok acı şeylerle savaşıyordur. Gülüşü ile bastırmaya çalışıyordur. Ve bir insan hiç konuşmuyor ise zamanında çok konuşmayı denemiştir. Ve en iyi yöntemin susup dinlemek olduğunu öğrenmiştir. İnsanları anlamak istiyorsanız acılarını öğrenin, nelerle mücadele ettiğini öğrenin ve sonra açısının en derinine inin. Orada insanı anlıyorsunuz. Neden hep psikoloğa gittiğimiz de çocukluk anılarından başlar? Çünki insanları yoran o zamanda yaşadığı şeyleri, o zamanlar da travma biriktirir. Her şeyi hafızasına kayıt eder. Ve o zamanda yaşadığımız sıkıntılar geleceğimize yön verir. Bu yüzden de terapiye buradan başlanir çünkü insanı anlamanın acının en derinine inmek olduğunu bilirler. İşte bu yüzden diyorum ya bir insanı anlamak istiyorsanız acılarının en derinine inin sizce de artık kendinizi üzmek yormuyor mu? İçinizdeki masum çocuğa zarar vermeyin. Hala neges alıyorsaniz bazı şeyleri yapabileceğiniz ve şansınizın olduğunu gösterir. İçinizdeki çocuğu bastırmaya çalışıyorlar. Onun ışığını söndürüp karanlığa mahkum etmek istiyorlar. Ama umut fakirin ekmeğidir diyorlar ya aynen öyle umudun olmadığı yerde hiçbir şey kazanamazsın. Unutma vazgectiginde değil pes ettiğinde kaybedersin. Hakkını arayanları her zaman ezerler ve eğer eziliyor isen doğru yoldasın demektir. Renkli kişiliğinizi ortaya çıkarın.

Devamını Oku
Luna Mira

Küçükken hayat daha kolaydı. Her şey bana tozpembe görünürdü. Babamı severdim, birlikte gülerdik. Ama yaş aldıkça bazı şeyleri daha net görmeye başladım. Özellikle de annemin gözlerindeki hüznü… O hüznün sebebini öğrendiğimde, içimde istemeden bir kırgınlık büyümeye başladı.

Babamla aramda görünmez duvarlar oluştu. O beni duymadı, ben onu anlamadım. Sonra evde sessizlik yerini kavgalara bıraktı. Babam artık eve geç saatlerde geliyor, alkol alıyor, bazen sebepsiz yere bağırıyor. Anneme, bana, herkese… Bazen sadece boş bir bardağın dolmaması bile tartışma sebebi olabiliyor. Sonra vuruyor kafayı, yatıyor. Sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanıyor. Ama biz… biz hep hatırlıyoruz. Özellikle ben.

Bir kız çocuğu babasına hayran olur derler. Ben de öyleydim bir zamanlar. Ama sonra büyüdüm ve fark ettim ki; ben babam gibi birine âşık olmaktan hep korktum. Ama kaderin tuhaf bir oyunu var; insan neyi özlediyse, ona benzerini arıyor. Ben de farkında olmadan, babama benzeyen birine kalbimi kaptırdım. Belki de eksik olan sevgiyi tamamlamaya çalıştım. Oysa sevgi böyle öğrenilmemeliydi.

Devamını Oku
Luna Mira

Hayat bazen üst üste darbeler indirir, bazen beklediğimiz kişi gelmez, bazen hayallerimiz suya düşer. Ama şunu unutma: Hayat, senin dertlerini bekleyip çözmeni beklemeyecek, o hızla akmaya devam edecek. O yüzden önce kendine dön. İçine bak. Ne hissediyorsun, tam anlamıyla anlamaya çalış. Çünkü ancak kendini tanıyan insan hayatın akışına yön verebilir.

İnsan hatalarıyla güçlenir, eksikleriyle tamamlanır. Kendinin eksik yanlarını sürekli görmek, seni zayıflatmaz; tam tersine, seni olgunlaştırır. Kimse mükemmel değil. Bu zamana kadar kim hata yapmadı ki? "Ben hiç hata yapmadım" diyen bile, belki de en büyük yanılgının içinde. Hatalarından utanma. Onlardan ders çıkar, büyü.

Şu an beklediğin kişi gelmedi diye hayata kendini kapatmak mı? Hayır. Hayat devam ediyor. Senin mutsuzluğunu önemsemeden akıp gidiyor. Ve zamanla yaş alıyor, olgunlaşıyorsun. Önce kendine hedefler koy. "Ben bunu istiyorum" de ve kararlarının arkasında dur. Ne olmak istiyorsun? Gelecekte kendini nerede görmek istiyorsun? Şu anda bulunduğun yer, yarınki seni nasıl şekillendiriyor, düşün.

Devamını Oku
Luna Mira

Eğer sen kendine dönmezsen, yapacaklarının bir sınırı olmaz. Önce dur, kendine dön ve ne hissettiğini gerçekten anlamaya çalış. Kendinde sürekli eksikleri gördükçe, hayat seni daha çok yoracak. Oysa insan, eksikleriyle tamamlanır, hatalarıyla büyür ve olgunlaşır. Hepimiz hata yaparız... Kim hata yapmadı ki bu zamana kadar? “Ben hep doğruyum” diyenler bile bir gün mutlaka yanılmıştır. Şu anda beklediğin kişi gelmedi diye kendini hayata kapatman, inan bana, hiç de doğru değil. Hayat, sadece bir kişinin gelişiyle ya da gidişiyle bitmez. Hayat devam ediyor; hem de senin dertlerini umursamayacak kadar hızlı. Zaman akıyor ve sen her geçen an, yaş alıp biraz daha büyüyorsun. Önce kendi hedeflerini koy önüne. Ne istiyorsun? Ne olmak istiyorsun? Şu an bulunduğun yerden bakınca, gelecekte kendini nasıl görmek istiyorsun? Bunları düşün. “O bana bunu yaptı, bu bana acı verdi...” diye tekrar tekrar düşündüğünde, bil ki o kişi çoktan yoluna devam etmiş bile. Oysa sen, aynı acının içinde kendi kendini tüketiyorsun. Düşünmek insana güç verir, ama sürekli kötü düşünmek ruhu karartır. İyi düşünmeyi dene. Mutluluğu hayata çağır. Çünkü hayat, aslında sana her gün yeniden hediye veriyor. Yeter ki bakmayı, görmeyi ve şükretmeyi bilelim. Önemli olan, hatalarından ders çıkarıp, kendine yeni bir yol çizebilmek. Unutma: Sen nasıl bir hayat istiyorsan, o hayatı kendi ellerinle kuracaksın. Evet, insanlar bazen hayatımıza ders olsun diye girer. Bazen gözümüzü açmak için gelirler. Ama en büyük karar yine sende olacak. Her zaman kalbinin sesini dinle. O sana en doğru yolu fısıldar. Eğer sana kötülük yapan birine, sen de kötülükle karşılık verirsen... Onunla aynı yerde buluşmuş olursun. Bu yüzden, kalbini kirletme. Kendini değerli hisset, kendini sev. Başkalarından sevgi beklemek yerine, önce kendine şefkatle yaklaş. Göreceksin, sen kendini sevdikçe hayat da seni sevecek. Şu an nefes alabiliyorsan, hâlâ şanslısın. Yürüyebiliyorsan, hayatın sunduğu güzelliklere doğru adım atmaya devam et. Yolda sana inanmayanlar olacak, seni küçümseyenler olacak. “Sen mi yapacaksın?” diyenler olacak. Aldırma. Sen doğru bildiğin yolda yürümeye devam et. Çünkü azim ve kararlılık, seni hayal ettiğin yerlere götürecek. Umudunu hiç kaybetme. Her şeyin bir nedeni var. Olması gereken oluyor, olmaması gereken de ne yaparsak yapalım olmuyor. Hayatı biraz da bu gözle görürsek, acılarımız bile anlam kazanır. Unutma, umutsuz insanlar karanlıkta kalır. İçindeki umut ışığını asla söndürme. O ışık seni hayata bağlayan en kıymetli şeydir. Başkalarının hayallerinin önünde durmasına izin verme. Senin hayallerin, senin yolun... Bazen mutluluk, bir çocuğun tebessümünde gizlidir. Bazen de yağmurda özgürce ıslanmakta... Ya da bir sabah yürüyüşünde, doğanın kalbini duymakta. Evren bize her gün hediyeler sunuyor. Yeter ki onları görecek gözlerimiz olsun. Sürekli kötü şeyler düşünürsek, kötü enerjiler yayarız ve sonunda hayatımıza da bunlar çekilir. O yüzden güzel düşün, güzel yaşa. Hayatın kontrolü, senin ellerinde. Sağlıkla, huzurla ve mutlulukla ilerle. Baharını kışa çevirmelerine izin verme. İçindeki o neşeli çocuğun sesine kulak ver. O çocuk hâlâ orada, hâlâ umut dolu. Ve en önemlisi: Kendine inan. Çünkü sen, düşündüğünden çok daha güçlüsün.


Devamını Oku
Luna Mira

Kimsenin sizin ışığınızı elinizden almasına izin vermeyin. Siz parlamaya devam edin. Çünkü ışığınızdan rahatsız olanlar elbet size kötülük yapmaya çalışacaktır. Ama onları dinlemeyin, duymayın. Çünkü insan, kendinde olmayan her şeyi kıskanır. Ve sahip olmak istediklerine zarar vererek ulaşmaya çalışır. Ama bu sizin probleminiz değil.
Hiç kimse için kendinizi üzmeyin. Değmiyor. Çünkü yolun sonunda yine yalnızca kendinizle baş başa kalacaksınız. İşte bu yüzden kimseye bel bağlamayın. Herkesin bir gün gidebileceğini bilerek yaşarsanız, hayatta karşınıza çıkan kayıplar sizi yıkmaz, sadece güçlendirir. Bu bilinçle yaşarsanız, hayatınız daha gerçek ve daha anlamlı olur.
Ve unutmayın: Öfkenizi kontrol etmeyi öğrenin. Çünkü eğer öfkenizi kontrol edemezseniz, istemeden birçok hata yaparsınız. Ama bir gün öfkenizi bastırmadan ama doğru şekilde yönettiğinizde, işte o zaman büyüdüğünüzü fark edeceksiniz. Ve o gün, hayatınız bambaşka bir boyut kazanacak. Kimseyi umursamayın. Kendiniz için çabalayın. İstemediğiniz hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. “Aman kırılmasın, aman yanlış anlamasın” diye kendi sınırlarınızı yok saymayın. Hayır demeyi öğrenmek, kendinize olan saygının bir göstergesidir. Siz istemediğiniz şeyleri yapmaya devam ettikçe, başarılı olamazsınız; çünkü o başarı sizin başarınız olmaz. Yeri geldiğinde tavrınızı net bir şekilde gösterebilmelisiniz. Sizi incitecek hiçbir şeye göz yummamalısınız. Çünkü hayatta bazı duruşlar vardır ki, sizi yalnızca korumaz… Aynı zamanda yüceltir.
Kendinizden vazgeçmeyin. Işığınızdan korkanlar olabilir, ama unutmayın: Güneş parladığında herkes susar.

Devamını Oku
Luna Mira

Yıllarca aynı gökyüzüne bakıp aynı acıları yaşamış ama birbirlerinden habersiz kalmış iki kalp vardı. Biri diğerini aradı, sessizce, bilinmeden… Sanki kalplerinde hep eksik bir parça vardı. Ve kader, en doğru zamanda, en beklenmedik şekilde onları yan yana getirdi.

İlk karşılaştıkları an, zaman durdu. Göz göze geldiklerinde kalplerinin derinliklerinden aynı fısıltı yükseldi: “İşte bu, aradığım…” O an, birbirlerini hiç tanımamış olmalarına rağmen yıllardır özlemini duydukları tanıdıklığı hissettiler. Çünkü o anda, ruhlarının kayıp parçaları birbirine kavuşmuştu.

Daha sonra konuştular… Yavaşça içlerini açtılar, acılarını, yaralarını, yalnızlıklarını birbirine anlattılar. Ve fark ettiler ki, kader onları sadece sevgileriyle değil, ortak acılarıyla da birbirine bağlamıştı. Onların yaraları, birbirlerine şifa oldu.

Devamını Oku
Luna Mira

Toplum, kadına “yapma, sus, olur mu öyle şey, sen kadınsın” diyerek onu kalıpların içine hapsetti. Kadın olmanın zarafetini, sabrını ve gücünü görmezden geldi. Oysa kadın, sadece “anne” olduğu için değil, bir insan olduğu için el üstünde tutulmayı hak eder. Çünkü kadın; hayatın mimarı, sabrın öğretmeni ve sevginin en saf hâlidir. Yıllarca kadına biçilen roller “itaat et, sustur, dayan” cümleleriyle şekillendirildi. Bunun sonucunda ise sessiz, içten içe tükenen ama dışarıdan güçlü görünmeye çalışan bir nesil yetişti. Oysa bu baskılar sadece kadınları değil, tüm toplumu zehirliyor. Kadının sesinin kısıldığı bir yerde, toplum da susar. Psikolojik açıdan baktığımızda, sürekli bastırılan ve yargılanan bir kadın kimliği, zamanla özgüvenini kaybeder. Kendini ifade etmeye çekinir, çünkü çocukluğundan beri “kadın susmalı” öğretisiyle büyümüştür. Ancak susmak iyileştirmez, sadece içte biriken acıyı büyütür. Kadınlar sevilmeye, anlaşılmaya ve özgürce var olmaya ihtiyaç duyar. Erkekler ise çoğu zaman toplumun onlara yüklediği “güçlü ol” maskesinin ardında, empatiyi unuturlar. Çünkü çocukluktan itibaren onlara “duygularını gösterme, ağlama, sen erkeksin” denmiştir. Bu yüzden bir kadının hassasiyetini anlamakta zorlanırlar. Kadını anlamak, zayıflık değil; olgunluğun göstergesidir. Gerçek sevgi, birinin hayatını kontrol etmek değil; onun kendi dünyasında var olmasına alan tanımaktır. Kadın bir erkeğe yaslanmak için değil, birlikte yürümek için hayatına birini alır. Bir kadını susturarak değil, anlamaya çalışarak büyütürsünüz. Bu yüzden, kadınlara “dayan” demek yerine, “sen değerlisin” demek gerekir.
Çünkü kadının psikolojik olarak en çok ihtiyaç duyduğu şey, değer görmek ve anlaşılmaktır.
Kadınların sesini kısmak yerine, o sesi dinlemeyi öğrenmeliyiz.
Toplum ancak o zaman iyileşmeye başlar. Unutmayın; kadına değer veren toplum, kendi geleceğine yatırım yapar.
Çünkü bir kadın, sadece kendi hayatını değil, bir nesli şekillendirir. Bir kadın…
Sadece doğduğu için sınırlarla çevrilen, ne giydiğine, nasıl konuştuğuna, nereye gittiğine karışılan bir varlık haline getirildi.

Devamını Oku
Luna Mira


Bazen herkes konuşur. Kimi sessizce yargılar, kimi yüksek sesle eleştirir. Ne yaparsan yap, eksik bulan birileri hep olur. Çünkü bazı insanlar başkalarının ışığına bakınca, kendi karanlıklarını fark eder. Ve bu onları rahatsız eder. Ama sen onların ne dediğine değil, ne hissettiğine bak. İçindeki o küçük ama güçlü sese kulak ver. O ses sana hep doğruyu söyler: “Bu benim yolum. Ben böyle yürümek istiyorum.” Hayat kısa. Bir başkasını memnun etmek için kendini kısıtlamak, en büyük haksızlıktır. İnsan yalnızca kendi kalbine dürüst olmalı. Çünkü gerçek başarı, iç huzurudur. Ve iç huzur, sadece kendin olduğunda gelir. Kendine inanmak, büyük laflar etmek değil. Sessizce, ama kararlı bir şekilde “Ben yaparım” diyebilmektir. Bazen yavaş ilerlersin, bazen tökezlersin. Ama yine de yürürsün. Çünkü biliyorsun: Bu yol sana ait. Hatalarıyla, doğrularıyla senin. Ve unutma, parlayan herkes önce bir süre karanlıkta büyür. Işığını saklama. Kimsenin gölgesi olma. Çünkü senin ışığın birilerine umut olabilir.
Kendine inan. Çünkü sen inandığında, dünya bile adımını duyacak kadar sessizleşir.

Devamını Oku
Luna Mira

Bazen en güçlü görünenler en derin yaraları saklar. Ben de o güçlü yanımın ardına saklanırken küçük bir kızın sessiz çığlıklarını bastırdım. Gülüşlerim, “her şey yolunda” sözlerim; aslında yaralarımı gizleme savaşıydı. Ailemin geçmişime sıkıca tutunup beni yine aynı yerde vurmasından yoruldum. Anlatmak istedim, inanılmak istedim; ama her seferinde aynı döngü, aynı yaralar.

Ve sonra sen çıktın — yanında hissettiğim şeyin adı güven oldu. Geçmişinle değil, benimle ilgilendiğini söyleyen biri... Yaralarımı elindeki naziklikle sardın; varlığın bir siper oldu. Seninle yanındayken içimde bir yer huzurla doluyor, güvende hissediyorum ve bu, hafifleten bir nefes gibi.

Benim için doğru olanı seçmek korkutucu; çünkü öğrendim, yanlış ilişkiler beni daha derinlere çekebilir. Ama senin yanında olmak bana umut veriyor. Kendi sınırlarımı korumayı, yavaşça açılmayı ve önce kendi iyileşmeme öncelik vermeyi öğreniyorum. Belki bir gün ailem de anlayacak, belki anlamayacaklar — ama ben artık kendi sesimi duyurma cesaretini topluyorum. Yanımda olduğun için teşekkür ederim. Seninle, adım adım, yeni bir hikâye yazmak istiyorum.
Gülüşüm saklar gecemi,

Devamını Oku