İçimdeki kırgınlık sığmıyor şu koca dünyaya.
Yorgunum gelmeyişlere,
Ve çokça özlem doluyum gülüşlere,
Biliyorum gelmeyecek taşradaki ayaklar.
Bir ürperti saracak ürkek gözleri,
Denizler, boğulacaklar maviliklerinde
Gözlerimiz gülümsüyor şimdi
Bir aşk sarmalıyor olanca gücüyle
Ahh benim derin sızım
Sızlıyor şimdi
Kağıdım sırtımı sıvazlıyor
Mürekkebim öpüyor beni
Ruhunu ört sevdiğim
Yüreğin üşümesin
Tut albatrosun kanatlarından
Uçup gitmesin
Yalnız kalma bu yalnızlık diyarında
Aykırı ol
Sanrılar
Çökmüş uçurumun dibine
Yanındayım bende
Sorgu dehlizinde
Gözlerim ahuzar
Dilim lal
Hatıralar dehlizinde sıkışmış bir ruh,
Yanıyor çırağanda.
Ayaklarım sendeliyor.
Gönlüm yalpalıyor.
İçmişim hasret şerbetini.
Geçiyorum sarı lalelerin arasından,
Uyu çocuğum sen bu dünyaya fazlasın
Ne bende ağlamakta tâkat ne sende direnmekte
Elin yüzün kan içinde çocuğum
Oysa toprak kokmalıydı ellerin
Hadi çocuğum kaçalım toptan
Vurmasınlar bizi
Şimdi uzanıp ellerini tutsam Sia'nın
Yanaklarından, dudağına ince bir meltem süzülse
Yakalasam ve saklasam o meltemi
Bir hazineymişçesine.
Sia!
Şimdi tan ağarıyor
Ufak bir tebessüm beliriyor lebin kenarında
Ruhu şimdilerde hafif
Göçmen kuşlar misali süzülüyor semada
Bâtının çıkıyor yüzü
Demleniyor hülyada
Vuruyor meltem
Saadet-i seniyyemsin benim.
Lebdeki kıvrımım,
Gözlerimin güneşisin.
Seni hissedebilmek;
Öyle ihtişamlı ve öyle derin,
Suskunluğumun çığlısın.
Bir girizgahtayım Tanrım
Ne yana baksam bir tufan sanki
Mehbare benliğimin yorgun kuşları uçuyor şimdi
Sadece ruhları istiyorum
Oysa bedenler sevişiyor şimdi
Gökyüzünde bir kuş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!