"Bu otel odasının duvarlarında yankılanan tek şey
senin "sus" dediğin yerde benim "kal" diye haykırışımdır..."
Leyl'im bir manastır kadar sessiz,
bu otel odasında...
kulaklarımda yankılanan ses
bir günah kadar ezici,
bir dua kadar samimi...
aşk için;
ne uygarlıklar yıkıldı,
ne Nil merhamet etti onlara
ne Roma
ne de Buhara...
Benim kalbim de böyle yıkılmış bir krallık şimdi;
her harabesinde senin suskunluğun geziyor.
her taşında ayak izlerin
duvarlarının yansımalarında gözlerinden kalıntılar
saçlarından bir esinti geziyor sokaklarında...
Leyl'im Sen,
Rönesans’ta bir resim gibi donmuşsun
şu duvarlarda...
ama ben hâlâ seni bir mermeri yontar gibi
acıyla, özlemle hasretle şekillendiriyorum.
ama hiç bir şey tamamlamıyor silüetini.
Napolyon’un Josephine’e yazdığı mektuplarda dolaşıyorum gecenin bu vaktinde
uyuyamıyorum:
“Sana bir gün sarılamayacağımı bilerek yaşıyorum”
dediği yer,
tam da benim kalbimin küflü bir hançerle oyulduğu yerdir.
beynimin zonklayarak uykuyu terk ettiği yer...
Bütün aşk hikâyeleri,
zamanın defterine kanla yazılmış mektuplardır aslında.
Ve benimki,
hiç yollanmamış bir mektup kadar eksik,
bir mum mührü kadar kırılgan şimdi.
Ah Leyl'im...
Tarih bile susar bazen.
Ama ben susamam.
Çünkü seni sevmek,
tarihin bile kaydetmediği bir yangını ezberlemekti.
Ve şimdi kalbim,
Troya gibi:
Güzelliğinin uğruna yakılmış
küllerinin içinde bir ceset şimdi.
Ey gelmeyecek olan,
Ben şimdi artık seni değil,
senin boşluğunda yok olan kendimi arıyorum.
benim sensizliğim,
boşluğun içinde bir boşluk sadece...
Hep seni aradım Leyl'im,
Kudüs’ün taşlarında,
Sümer tabletlerinde,
bir kralın kardeşine kazdığı mezarda.
Ama hiçbir yer seni anlatmadı,
çünkü sen,
hiçbir devrin cümlesi değilsin
sen benim hiç yazılmamış tarihimsin.
Ben seni,
kendi varlığıma katmak istedim,
ama sen kendi yokluğuna o kadar sadıktın ki
anlıyorum şimdi:
Aşk bazen
iki bedenin değil,
iki yalnızlığın çarpışmasıdır.
Leyl'im Sen,
Platon’un idealar kuramları arasında kalmış
bir hakikattin belki de
ve ben,
gölgelere aşık olmuş bir mahkum olarak
seni sevmeyi seçtim
dünyalık hiçbir beklenti içinde olmadan.
Leyl'im
ben artık seni beklemiyorum,
ve hatta hiç beklemedim ki seni
çünkü beklemek bile sana anlam yüklemekti.
Ben seni susarak seviyorum,
çünkü suskunluk,
her şeyin ötesinde bir kabul,
bir teslimiyet,
bir sonsuzluktur.
Leyl'im...
Sen gelmeyeceksin.
Aşk dediğin şey,
belki de gelmeyen bir sevgiliye
ömür boyu gösterilmiş bir sadakattir...
ve ben bütün sadakatimle
seni 'gelmeyişinle' seveceğim...
Seninle hiç başlamamış bir aşkın
bütün sonlarını yaşadım.
bütün sonuçlarını yaşıyorum...
ilahi bir mucize bekler gibi
Züleyhanın çaresizliğiyle bekliyorum...
Leyl'im sen gelmeyeceksin biliyorum....
Murat Bekir AlparsKayıt Tarihi : 3.6.2025 16:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!