Doğdu, taşındı, taşındı, bir daha taşındı. Kendini bir yere ait hissedemedi.
Nasıl geldin bu diyara?
Ah Anjelik! Ne güzelsin
Saçın altın, gözün kara
Ah Anjelik! Çok özelsin
Gözler değdi mi dudağa
Koskoca Anjelik bile olsan
Sığıyorsun on adet satıra
Bir ızdırap mı sadece kalan?
Göz, dudak, fal, şarap hepsi yalan
Sana yer kalmadı kalpte, inan
Kapkara denizlerden su
Kozmostan da bir parça
Bir tutam ızdırap kokusu
Tanrı eklemiş harca
Ve başlamış melekler
Bu devinimin amacı
Batı’dan da gelse acı
Bu yoldan dönmek olur mu?
Sen Batı’sın ben Batıcı
En acıklı parça çalsa bile plakta
Kimsecikler gelmez artık akla.
Doğrusu gözüm de aramaz kimseyi
Ne evde ne işte ne de yatakta.
Dejenere gönlü toparlamak için
Bu başlangıç daha.
Ağır bir grip gibi görüyorum bunu
Benden biraz vakit, para ve huzur çalan
Şifası beklemektir derler hep
Nereden bilelim doğru mu?
Lakin iyileşmek için tüm bu gayret
Boşa mı gitsin ömür?
Ona para buna para
Cüzdanın dibi kara
Ağa vermiş fermanı
Başlarım böyle fermana
Ve an gelir, Anjelik bile
Artık sana gam verir.
Görünür bir yabancı gibi
Tüm selamlar kesilir.
Var olmayı ben seçmedim.
Gelmeden imzalatmışlar senedi.
Ne zaman?
Kal-u Bela’da sorduklarında
Diyeceğim:
İçkiliydim, hatırlamam.
-Sezai Karakoç’un Masal adlı şiirine ithafen
Batı’da bir ana vardı
Doğudan gelenleri
Evinde karşıladı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!