Lan Metin…
Yine aynı yerde uyandın.
Yastık değişmedi,
ama düşlerin başka…
Artık o yok.
Ama sen hâlâ
ona uyanıyorsun.
Kalktın, perdeyi araladın.
Gün ışığına yüzünü çevirdin ama
yüzün eskisi gibi değil be oğlum…
Gülümsemeyi unuttuğundan değil,
gülünecek bir şey kalmadı belki de.
Çay koydun…
ama o da soğudu.
Çünkü sen,
soğuyan şeyleri alışkanlıkla içiyorsun artık.
Sıcak olan her şey
bir zaman sonra yakıyor biliyorsun.
O yüzden bekliyorsun…
her şeyi,
herkesi…
belki kendini bile.
Lan Metin,
itiraf et artık,
aşk sana uğradı,
ama kalmadı.
Sen onu misafir sandın,
oysa o kalbini ev belleyip kırıp döktü.
Hatırlıyor musun?
Sana “kendine iyi bak” dediğinde
sen ilk defa
ne yapacağını bilemedin.
Çünkü o güne kadar
hep birini iyi etmekle uğraşmıştın…
kendini değil.
Sonra baktın olmadı,
biraz şiire sarıldın.
Biraz müziğe.
Biraz kalabalıklara karıştın.
Ama hiçbir sokak
onunla yürüdüğün kadar
güzel kokmadı,
bunu sen de biliyorsun.
Lan Metin…
sen aslında hep kendine yazdın.
Ona yazıyorum sandın ama
en çok kendine anlatamadın o duyguları.
Ve en büyük yalnızlık bu oldu:
anlatacak birini bulsan da
anlayacak biri kalmadı.
Aşk mı?
O hâlâ cebinde bir yerlerde…
Bozuk paraların arasında sıkışmış,
arada eline çarpıyor.
Hatırlıyorsun.
Ve biliyor musun?
O gittiğinden beri
hiç kimse gözlerinin içine
o kadar sessiz bakmadı.
Kelimelerle değil,
varlığıyla sevilmiştin bir kere…
ondan sonrası eksik kaldı.
Lan Metin,
bu gece ağlasan da
kimse duymayacak.
Ama olsun.
Bazen kendine ağlamak gerek.
Bazı yaralar
ancak kendi gözyaşınla kabuk bağlar.
Ve biliyorsun…
yarın yine çay koyacaksın.
Yine camdan bakacaksın.
Yine yazacaksın.
Çünkü senin kaderin bu değil…
senin karakterin bu.
Önder ElçiKayıt Tarihi : 20.6.2025 17:12:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!