Her gün daha tenha
tenhalaşınca gün doğar mene
diyir 'mene aşığsan'
Üftade köynüm ki kumru'm
Laleveş- söz mü kumru da
öz balamdır kime ne
diyir 'mene aşıhsan
aşk ta ne
her gün daha çok tenhada
başbaşa tenhalaşırıh
biz ikimiz balam
men de derim ki
bazı gidirsin küsüpsün nedir
ona onun dilinden diyirem ki
hara gidirsen meni bırahıp
su kiminsen ay balam
menim de ahar gider ahlım ardından
men ki senin gezegenine çarpmış Tarık
sersemlemişem
sen menim kevser'msin
get gede tenhalaşır buralar
hak teala da öle istir bah
istir ki biz ikimiz tenhalaşıp baş başa galah
diyirsen 'mene aşığsan'
hee men sana aşığam Laleveş
8/Aralık/2012/Cumartesi/Bodrum
Yüksel Nimet ApelKayıt Tarihi : 9.12.2012 00:18:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
denemedir. Üftade: düşkün- mecnun Lâleveş: Lale gibi Tarık veya Tarik:Merkür'den sonra güneşe en yakın gezegen-Venüs-kervan kıran-gece gelen kimse-sabah yıldızı- Zühre.

Değerli APEL,şiir düzleminin bütün mekanlarını kalemiyle birbirinden ayrık desenli şiir objeleriyle dekore etmeyi seviyor.
Bunu yaparken ,göze alıyor sınamaları ve başarılı oluyor.
Deneysele yakın bu nadide şiir de bu olgunluğun ürünü.
Çok beğendim.
Kutluyorum.
Erdemle.
Babanıza ruhu şad olsun!
Şiveyi becermeye gelince yazarken hayalimde klibini de çektiğim şiirdeki karekter Türk.Sevdiği genç bayan da azeri bir genç hanım.
Eh işte siz hikayenin gerisini anladınız sanırım.
Farsça kelimelerdeki ve azeri dilindeki tınıyı çok şiirsel buluyor,şiirlere çeşni katıyor diye düşünüyorum.
Becerebildiğim pek söylenemez,yine de beğendiğinize sevindim.Güzel bir hafta diliyorum sevgiler...
Şiveyi ne güzel vermişsiniz şiirinizde...
Ben de becerebilirsem size rahmetli babamın anlattığı, halen ezberimde olan bir acem hikâyesini yazayım:
Bir türk ve bir acem yolda gidiyorlarmış. Türk, aceme:
-'Arkadaşım, yolumuz uzun, acem hikâyeleri meşhurdur, hadi bize bir hikâye anlat da, yolun uzunluğunu hissetmeyelim,'
demiş.
Acem başlamış anlatmaya:
_'Bi çerem menim başıma bir iş celüptür. On beş arhadaş Terbiz'den çıhtıh, İstanbul'a gelelim. Trene binmedihçim
etrafı seyredek. Arhadaşlardan Hacı Memmet, Meşhedi Abbas, Alesker, Hassan, Hüssen, hemisi menimle beraberetti.
Geldik bir dağ eteciğine. İnsan yoh, heyvan yoh, han yoh, hânımanyoh. Yez dağının çölü... Bahtıhçim bir şir, yâniyaçim
bir erslan yatiyir. Mene diyerler ki Meşhedi, ireli varmıyalım, erslan bizim özümüzü yir. Men dinlemirem. Daldan gabahtan,
daldan gabahtan gidirem. Erslanın guyruğunu kesirem.'
Türk, şaşkın, soruyor:
-'Nasıl olur, arslan seni yemedi mi?'
-'Erslanın başı kesikti. Men gitmişim, guyruğunu kesmişem ağam...'
Umarım beğenirsiniz.
Selam ve sevgilerimle güzellikler diliyorum. Tam puan.
TÜM YORUMLAR (4)