Lale risalesi Şiiri - Samira Samiraninsiiri

Samira Samiraninsiiri
283

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Lale risalesi

Lale Risalesi

Seherin ince yerinde durdum,
kıpkızıl bir sır kıvrıldı avluda.
Lalenin dilli sessizliği
rüzgârın alnına yazılmış bir dua gibi.
Konuşmadı.
Ben, susan yerinden işittim.

Her yaprak, içime açılan dar bir kapıydı;
kapının eşiğinde eski bir rüzgâr bekler.
Gölge küçüldükçe renk derinleşti,
renk derinleşince ses sakinleşti.
Lale susunca,
anladım: Sükûtun kendi harfi vardır.

Toprağın karasına kök salmış bir beyazlık değil;
karanın hakkını verip dönen kırmızılık bu.
Ateşten pay alır,
ama yakmaz ısındırır.
Büyümek, kabuğu inceltmekmiş;
yarayı örtmeden, içinden ışık geçirmek.

Ben ray pencerelerinde öğrendim yönü;
geçmek, kaçmak değilmiş
bakışı düzelten çizgi.
Lalenin boynunda kısa bir eğiliş,
kibir değil, denge:
“Rüzgâr geçer, ben kalırım; ama aynı ben değil.”

Şehir erken uyandı; perdeyi araladım.
Kedinin narin adımı mermeri yokladı,
fesleğen kokusuna bir sabır eklendi.
“Tembellik değil bu sükût,” dedim,
“kökün konuşma hâli.”
Lale yine susunca,
ben yine anladım.

Yağmur, çini bir tabak gibi göğe asıldı,
bir damla indi taç yaprağın kıyısına.
Damlanın ağırlığı kadar eğildi lale;
ne fazla ne eksik
teraziye dönüşür mü insanın kalbi?
Dengede durmanın bedeli,
fazlayı bırakmakmış meğer.

Karanlığın hatırasını saklar kırmızı;
her ışığın altında eski bir gölge yürür.
Lale gölgeyi kovmaz;
yanında oturtur, adını sorar.
“Unutma değil,” der, “yerini bilmek.”
Ve ben, içimdeki gölgeye
ilk kez nazikçe yer gösteririm.

Öğle, avlunun taşlarına vurdu.
Lalenin kıvrımı kadeh değil
taşan hevesi taşırmadan tutan bir kıyı.
Kıylarda büyür edep:
yakın olmak ama taşmamak,
güzel olmak ama gösterişsiz kalmak.

Akşamla birlikte koku koyulaştı;
gün, kendi adını sessizce mühürledi.
Bir mısra yağdı avlunun ortasına,
ıslatmadan ısıtan cinsten.
“Temizlik,” dedim, “karanlıktan geri dönen bir nefes.”
Lale başıyla onayladı
onay, bir sükût kadar kısa ve tam.

Hat levhalarında bir sır duymuştum vaktiyle:
harfler, şekle dönüşünce mana ağırlaşır.
Kelimeler kırılgandır;
kökler daha emin.
Lale, harf değil ama ders;
“Yükü bırak, özü taşı,” der,
“öz, uzun yolda yorulmaz.”

Gece, perdenin dalgası duvara yürüdü.
Kedim pencere kenarında,
serçeler balkonda kısa cümleler kurdu.
Ben içimde taş sektirdim:
“Buradayım.”
“Yeter.”
“Devam.”
Halkalar birleşti;
sular, üstümden çekildi.

Ve anladım en sonunda:
beyaz kalmak değil mesele,
kırmızıyı nereden aldığını bilmek.
Günün alnına eğilip
kendine yer açmayı öğrenmek.
Lale susunca ben anladım;
anladıkça da sustum
sükût, mananın en parlak rengiymiş.

Sabah tekrar döndüm avluya.
Kıvrım aynı, rüzgâr başka, içim başka.
“Büyümek,” dedim, “aynı yere yeniden bakmak.”
Lale eğildi,
ben doğruldum.
İkimiz de yerimizdeydik
ama artık yerimiz bize dardı değil,
tam geldi.

Samira Samiraninsiiri
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 18:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!