Gülemeyen yüzümün kağıda yansımasından yazıyorum yine
ben her zaman yere sert düştüm bu hayatta.
Hiç de öyle kolay olmadı ayağa kalkışlarım.
sana doğru uzanan bir el olmayınca bir başına asla doğrulamıyor insan.
Birbirine sıkıca bağlı sevimli bir mandalina gibi olmak isteyen ruhum,
şimdilerde etrafa saçılmış nar taneleri.
Her yer kırmızı, annem ise hala kirlenen halının derdinde.
Biliyorum şimdi hiç zamanı değil ama seni sürekli özlüyorum.
Hep tek başımaydım sana kadar bu hayatta. Gökyüzünü içmiş gibi bir sevincim de olmadı ya zaten, olsun.
Hangi yöne dönersem döneyim, yoktu kendimden başka kimsem.
İnsan böylesine yalnız olunca hayata karşı deplasmanda oynuyormuşsun gibi, bilsen.
En afilli golü bile atsan sevinçle sarılacak hiç kimsen yok.
İnsan hafiften bir üzülüyor be.
Bi de şey;
hani perdeyi sonuna kadar çekip dışarıdaki yağmuru izlersin ya bazen.
Elinde de uçurmayı beklediğin mavi bir uçurtma.
O yağmur bir türlü dinmek bilmez ya hani.
Barışmaya tövbe edecek kadar küskünüm ben bu hayata.
Yedi cihana yetecek kadar ağız dolusu küfürler vardı içimde.
Bir yandan İçim koca bir mezarlık gibi tıklım tıklım ama “Ölülerin sesi çıkmaz .” derdi annem.
Haklı galiba, hâlâ her şeye susuyorum ben.
Kendimi de aramıyor değilim bu aralar. Nerdeyim, nasılım, ne haldeyim çoğu zaman annem bile bilmiyor.
Ben bir dal sigaranın dumanına bile nice acılar sığdırdım da, bu koca dünyaya bir türlü sığdıramadım kendimi.
Bakma sen arabesk cümlelerime güzel gözlüm .
Bakma sen efkârlı yüzüme.
Ben bir kaç kadeh rakının cesaretiyle durmadan özlüyorum seni…
Gülemeyen yüzümün gülebilen tek yanı
Bil ki şu dağlarca yalnızlıkta, bir sensin benim kimsem.
Burçin Çelik
Burçin ÇelikKayıt Tarihi : 30.11.2024 11:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)