Kurtalan istasyonunda bir kadın,
Başında yemenisi,
İçinde sanki kırk yıllık bir hüzün…
Gözleri raylara asılmış,
Tren henüz kalkmadan
Ömrümden ömürler gitmiş gibi.
Bir mendil sarkıyor elinden,
Üzerine bir isim işlenmiş,
Ve buram buram yar kokan.
Ama töre
Bir dağ gibi durmuş aralarına,
Bir dağ ki, akraba.
Bir dağ ki, ölüm.
Bindi vagona usulca,
Kalabalığın içinde yapayalnızıydı.
Bir bavuldu yanında arkadaşı
Yüreği ise ondan daha ağırdı.
Her istasyonda, biraz daha yalnızlıklık çöktü üzerine,
Her sarsıntı da ise verdiği kararın yüreğini ince ince kestiğini hissediyordu.
Sürgün gibi ilerledi zaman
Ve o, tren camından bakarken
Kendi olamadı bir daha.
“Ben kimin kızıyım,
Kime ait bu gözyaşı?
Sevdiğimin elleri hala avuçlarımdayken
Niye başka birinin nikâhına yazıldım?”
Feryat yoktu dudaklarında
Ama kalbi susmuyordu:
“Gönlüm başkasındayken,
Bu can nasıl razı olur başka tenin gölgesine?”
Bir çocuk geçti koridordan,
Gülümsedi...
Kadın, gözlerini kaçırdı
Çünkü çocuk gülüşleri,
Ona doğmamış yavrularını hatırlattı...
Gece çöktü rayların üstüne
Sancılar sardı incinmiş yüreğini,
Bir başına ağladı
Bir başına sustu
Bir başına dua etti...
Sabah ezanı gibi huzurluydu Haydarpaşa’ya varış,
Trenden inince, ayakları titredi
Kâbe’ye varmış bir mücrim gibi…
Ama ne bir yüz tanıdı onu
Ne de bir dua karşıladı...
İçinden geçen son kelimeydi:
“Belki burası benim değil,
Dualarımın istasyonu...
Ve ben,
Bundan böyle kendime varacağım önce…”
Kayıt Tarihi : 30.5.2025 10:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!