Ben seni,
yanmayı bilmeyen bir kalbin ortasında,
göğsüme bastırdığım bir dua gibi sevdim…
Sen sustukça ben içten içe kavruldum,
bir tek kelimene,
bir tek bakışına muhtacım sanarak…
Sen gözlerimi unuttun,
ben gözlerinin içinde yanmayı öğrendim.
Ve sonra…
Sen bittiğini sandın,
ama bazı yangınlar…
söndükten sonra başlar…
(derin nefes)
Artık ne sen varsın,
ne ben hâlâ o sevdaya inanan
hâlimdeyim…
Üzerimde tüten is kokusu,
avuçlarımda ellerinden kalan bir boşluk
var…
Bir de geceye sinmiş adın…
her dua ettiğimde,
ağzımdan düşen ilk harf.
Kül oldum…
Bir sevdanın külleriyle örtündüm.
Ne rüzgâr savurabildi beni,
ne toprak kabul etti suskunluğumu…
Ben o yangının tam ortasında,
bir türlü sönemeyen ateşin kalbiyim şimdi…
Yandım… ama kimse bilmeden.
(hafif fısıltıyla)
Duman oldum…
Göğe karıştım, senin olmadığın her yere…
Gözümde yaş,
sesimde buğu,
nefesimde hâlâ senin adını taşıyan
yorgunluk…
Gitmiştin…
ama kalmayı senden öğrendim.
Bir yokluk,
bu kadar nasıl var olur,
diyerek…
(duraksayarak, sessizce)
Ve şimdi biri “Nasılsın?” dese…
içimde bin enkaz,
dudaklarımda tek bir yalan:
“İyiyim…”
(son vurgulu, yavaş)
Oysa ben,
her kelimede biraz daha yanıyorum…
Biraz kül…
Biraz duman…
Kayıt Tarihi : 7.8.2025 15:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kül ve Duman
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!