Yıl iki bin yirmi altı
Kış korkusu saldı
Yollar yine kapandı
Sabır köye çağırır
Buzlar elbet erir
Haber salın Nevşehir’den cihana
Köşektaş’ta hürriyetin günü bu
Gönül verdik al bayraklı vatana
Cumhuriyet, namusumuz, şanı bu
En büyük bayramın bitmez coşkusu
Erenler yurdunun kutlu muştusu
Cuma günü geldi
Bayrak ele alındı
Davetiyeler salındı
Düğün ateşi yanar
Cumartesi meydandan
Doğru boyun eğdi, eğri baş oldu
Sustu hakikatler, meydan boş oldu
Unutuldu haya, ar damar öldü
Ahlâk dedikleri sessizce çöktü.
Helâl ile haram iç içe geçti
Kıraç toprak deyip geçme sakın ha
İlim sızar sokağından bakınca
Okumuşu, yazanıyla bin deha
Aydınlığın kalesidir Köşektaş
Atatürk’ün izi silinmez burdan
Sabah olur güneş doğar
Bahçesinde kuşlar şakar
Toprağın mis gibi kokar
Gülendir yüzün Köşektaş
Kızlar gider su başına
Şehirde sokakta insanlar, yılbaşı telaşı
Barlarda müzik, kutlamanın kalp atışı
Şık masalarda kadehler tokuşur
Dakikalar ilerler, saatler koşuşur
Köyde ise her zamanki o derin sessizlik
Şafakla uyanır, ocağı yakar
Elinin isiyle hayata bakar
Gözünün pınarı sessizce akar
Emeğin adıdır bizim bacılar.
Sırtında küfesi, odunu taşır
Kıvrılıp gider yollar, bozkırın sinesinde
Bir huzur saklıdır bak, kuşların namesinde
Sular şırıl şırıl akar, orta çeşmesinde
Gönül gözüyle bakınca, tadı başkadır köyün.
Arışlar boy vermiş bak, salkım üzüm yüküdür
Cuma namazı bitti, cemaat dağıldı
Sazın sesi Köşektaş'ın bağrına vurdu
Al bayrak çatıya dikildi, düğün kuruldu
Düğüne beklenir şimdi köy sakinleri
Çullar kuşanmış, merdiven çatılmış




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!