Akşamın söken şafağında
Ve sokak lambalarının küskün ışığında
Şehir portakal rengine boyanıyor
Meçhul bir kadın köprüde bakınıyor
Buz dağlarını gözleyen bir kaptan gibi
arayan tavırlarla
ve mütecessis nazarlarla
çevreyi süzüyor
Sanki deniz dalgalarının koynundan çıkmış
Alt dudağı ünlü Habsburg dudakları gibi kıvrılmış
Uzaklara vurgun güzel bir yüzü var
Ama kendisi daha o yüze yerleşememiş
Gözlerinde boğuk bir isyan ve fırtınalar
Dünyadan ayrılan o üzgün ruhlar
Meçhulün karanlık sularında
yola koyulurlar
Çiriş otu tarlalarından geçerler
O devasa Historia Naturalis’te
Yaşlı Plinius böyle der
Ağacın tepesinde
güneşin kızıl ışınları parıldıyor
Zaman pinhanî ve sâmitâne
kıyısız bir nehir gibi akıyor
Kadın hâlâ köprüde
bakınıyor ve bekliyor
zamandan sıyrılmış bir tedaide
Her sarkaç vuruşunda bir devir kapanıyor
Sigaramın dumanı empresyonist buğular çizerken
Varlığımda ve kendimde
öldüğüm anları topluyor
Geçmişten ne kalmışsa ölmüştü, ölüm bile
Benliğimde övüneceğim cevherler olsa bile
Gururlanacak neyim var,
kendimi ben yaratmadığıma göre
Seslerde, cümlelerde ve renklerde toplumlar var
Tıpkı romanların akış ve insicamında
Bir senfonik orkestrasyonun uyumunda
Ensor ve Bosch’un karmaşık ikonlarında,
füsunkâr ama dilsiz tarihler var
Rüyalarını korumak mı istiyorsun?
Dokunma hiçbir şeye,
sakın anlatma kimseye
Dokunursan ölür,
anlatırsan solar gider öteye
Ve hiçbir hatıra ve füsun kalmaz geriye
Kadın hâlâ köprüde beklemekte kararlı ölesiye
Gültekin Avcı
Tiflis, 2006
Gültekin Avcı
Kayıt Tarihi : 20.7.2025 20:22:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!