Hey yitik ülkenin çiçekleri
söndü mü güneşe eğikliğiniz
göz yaşı da yaş akar
yetişir dolu buza dolmam
ışık hızını aşarım
düşlerime asılarak
farkımız farketmez
Tanrımız tek nasılsa
görmesek de ziyan herkese yer var
evrende gereksiz kayıp alan
yüzsüzlüğümün içkin arayışı
tütsü ahenginde labirent dalga
titrek ışık hüzme geçişinde
us şaşkın sukuneti netlik
yumuk süzgeçlerimden süzülsün
işlesin iliğime
gamze deliğinde derlensin gül
serpilmiş soyağacı
damarları su damlacıklarını içer
ıslandıkça yeşeren yaprakları
etlenir göğe yakardıkça
kuruyan dallarını budadılar atık
savruk çalı çırpı dibinde
çekiştirme köklerini
geçmişse iç içe
pastanın iç bayıcı tadı
umrum değil
çıplak ayaklarım bassın
sulasın toprağımı bildik bulutlar
kuru fasulyenin nimetlerini
herkes bilmese de olur
söyleyin annenize
zeytinyağlı dolmayı atmasın çöpe
resmeder yüzde el, dil dönmez
sözcük kıvranır bulamaz dengini
örtüşmez üstüne pörçük
başka anlamlarda yarım
dil bilmez çabanı görmez
Öğretmen kayırsa da kızını
üvey evlat kırgınlığında
bilenir uzun yol koşusu
güçlenir idmanda nefes
daya ellisine merdiveni
yaşlandıkça dur yağmura
kurumaz kalem törpüsü...
Sesil
Kayıt Tarihi : 8.10.2006 00:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!