Okula yeni katılan öğrencilerin, kısa sürede, ortama ve eğitim sistemine uyum sağlamaları için yoğun bir çaba harcanmıştı. Köy Enstitülerindeki eğitimde, bilgi ve beceriyi artırmaya dayalı ve iş içinde eğitim ilkesi benimsenmişti.
Öğretim süresi itibariyle, 114 hafta kültür dersleri, 58 hafta tarım ve uygulaması dersleri, 58 hafta teknik dersler ve uygulaması, 6 hafta yıllık tatil. Tatiller her küme için farklı aylarda ve dönüşümlü olarak veriliyordu. Dersler dışında, toplu yapılan söyleşiler, öğretmenlerin bilgilendirme toplantıları, halk oyunları çalışması, eğlenceler, okuma saatleri ve beceri artırma çalışmaları gibi etkinlikler uygulanırdı. Yıllar boyu süren derslerde, olağanüstü bir başarı elde eden İbrahim TÜRKER, herkes tarafından tanınır olmuştu. Pratik zekası, derin hafızası, hareketliliği ve yorulmadan çalışması haklı bir takdir topladı. Okudukları 13 dersin 12’sinin ortalaması 10 (tam puan) not olarak bitirme karnesine geçmişti. Sadece, Türkçe dersi 7 ortalamaydı. Bu arada, diğer öğrenciler olan merhum Dede UĞUZ ve Sayın Sami TUNCA’nın notlarının da çok yüksek olduğunu hatırlatalım. Bu karneyi gören bir öğretmeni, şaşkınlık içinde “ bu Türkçe dersi niçin 7 not ortalamasında “ diye bağırıyordu. Türkçe dersleri işlenirken, bazı konularda öğretmeniyle aynı görüşü paylaşmayan ve öğretmenin söylediğinin aksini savunan Kazancılı İbrahim, bu davranışını hep sürdürmüş, her farklı görüşü savunduğunda sonradan yapılan araştırmalar sonunda öğretmenin fikrinin doğru olmadığı ve Kazancılının savunduğu fikrin doğru olduğu görülmüştü. Öğrencisi ile öğretmeni arasında yaşanmış olan bu fikir ayrılıklarından hep öğrencinin haklı çıkması sonrasında öğretmende olumsuz bir kanaat oluşmuş ve imtihanlarda not kırmak için bahane arar hale getirmişti. Bu olumsuzluğa rağmen ancak bu kadar kırabilmişti.
Sami Hocanın hatıralarından derlediğimize göre, okulda, Ermenek kaynaklı toplam 37 öğrenci vardı. Bu öğrencilerin her biri çağrılacağında “ hey Ermenekli “ diye seslenilirdi. Sadece, Kazancılı bir öğrenci çağrılacağında “ hey Kazancılı “ denirdi. İşte, Kazancılıların çalışkan ve başarılı kişiler olduklarını tüm insanların beyinlerine kazımış olan bu eşsiz büyüklerimizi hatırlayalım, unutmayalım ve unutturmayalım diyoruz. Onların hatırları ve başarıları önünde saygı ile ediliyoruz. Beş yıllık eğitim tamamlandı ve öğrencimiz “ Pekiyi “ derecesiyle mezun oldu. Bu mezunların köylerde öğretmenlik yapmaları dışında bir seçenekleri yoktu. Bu yıllarda açılmış olan Yüksek Köy Enstitüleri kısa bir zaman içinde kapatılmıştı. Eğitimin son aylarında, liseler için öğretmen yetiştirmeye yönelik olarak açılan ve sayıları sınırlı olan Eğitim Enstitülerine, başarılı öğrencilerden bazılarının kabul edileceği söylenmekteydi. Öğrencimiz İbrahim, mezuniyet derecesine güvenerek “ bir kişi bile yüksek okula gitse o ben olurum” diye aklından geçiriyordu. Bu sırada, matematik öğretmeni Enver İDİL, İbrahim TÜRKER’i yanına çağırarak “ seni Balıkesir Eğitim Enstitüsüne göndermeyi düşünüyoruz” demişti. Bunu duyan öğrencimiz bir üst eğitim hayallerinin gerçekleşeceği inancını canlı tutmaya çalışıyordu. Bu söylentiler ortalıkta dolaşırken, resim öğretmeni Hüseyin ÖZCAN, onu yanına çağırarak “ sen ve bazı arkadaşlarını yarından itibaren kursa alacağız ve kurs sonunda sizleri Ankara Gazi Eğitim Enstitüsüne göndereceğiz” dedi. Okul yönetimi tarafından alınmış olan karara dayalı olan bu haber daha güzeldi
Bekle beni küçüğüm
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
döneceğim bir gün elbet
bekle beni
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta